FETÖ’nün Siyasi Ayağı konuşulacaksa Bülent Ecevit’in yakın çevresinden başlanmalıdır.
Bunlar arasında Ecevit ile çalışan ve şu an CHP’de siyaset yapan isimler, FETÖ’nün Siyasi Ayağının kimler olduğu, nerelere kadar uzandığı, yurt içi ve yurt dışı bağlantıları hususunda hem kamuoyunu aydınlatmalı hem de yargıyı uyarmalıdır.
Bu meseleye girizgâh olsun diye, 1999 yılında FETÖ elebaşına, hakkındaki soruşturma hususunda bilgi veren ve Amerika’ya gitmesini tavsiye eden telefonun Bülent Ecevit tarafından açıldığını hatırlatarak başlamak isterim.
Aynen şöyle;
“Sağlığınız çok önemli… Sizinle ilgili böyle bir soruşturma olsa haberimiz olurdu… Lütfen tedavinizi aksatmayın ve Amerika’ya gidin…”
7 yıl sonra FETÖ elebaşının, Ecevit hakkında söylediklerine bakın;
“Hayatı boyunca oruç tutmadı. Namaz kılmadı ama inancı sağlamdı. Okullarımıza çok sahip çıktı. İşin büyüklüğünü sezmişti. Önüne bir dosya getirildiğinde elinin tersiyle itti. Eğer ahirette Allah bana şefaat etme imkânı verirse, bunu ilk önce Ecevit için kullanırım.”
Şimdi de Pir Sultan Abdal Kültür Derneği’nin eski Genel Başkanlarından Ali Balkız’ın 20 yıl önce basına aksetmiş bir açıklamasına bakalım;
“Sayın Ecevit’in Fetullah Gülen ve onun okulları hakkındaki övgü dolu sözleri bizi çok rahatsız ediyordu. Şöyle düşünüyorduk; Ecevit Gülen’i tanımıyor. Tanırsa, bu düşüncesinden vazgeçecek. Öyleyse Gülen’in kitaplarını toplayalım, hediye paketi yapalım, gidip DSP’nin Genel Merkezi’nde kendisine verelim. Kitapları satın aldık, paketledik. Ecevit’ten randevu istedik. Cevap alamadık. Bir heyetle DSP Genel Merkezi’ne gittik. “Genel Başkanımız burada değil” dediler. Polis önümüze dikildi. “Giremezsiniz” dedi. Zar zor girdik. DSP Grup Başkan Vekili Ankara Milletvekili Aydın Tümen’e Ecevit’e iletilmek üzere kitapları teslim ettik.”
Heyet bir sonuç alamadı. Ecevit kitapları ya okumadı veyahut eline geçmedi bile…
FETÖ’nün Siyasi Ayağı konuşulurken pergelin sivri ucu buraya konulmalıdır.
Ecevit’in mesai arkadaşlarından CHP’de siyaset yapanlar, Ecevit’ten ve DSP’den CHP’ye tevarüs eden FETÖ’nün siyasi ve sair ayaklar hakkında hem kamuoyunu hem de yargıyı aydınlatmalıdır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ‘FETÖ’nün Siyasi Ayağı’ demek, suyu bulandırmak ve bulanık suda balık avlamaktır.
Nitekim Erdoğan bu hususta 2016 yılında şöyle demişti;
“Rahmetli Özal, Demirel, Ecevit hatta biz de farklı görüşlerden siyasetçiler olarak bu yapıya iyi niyetle destek olduk.”
Kılıçdaroğlu’nun Türkiye’yi ve Erdoğan’ı hedef alan FETÖ konusunda suyu bulandırma veyahut bulanık olan suyun durulmasına fırsat vermeme gayretlerini ibretle takip ederken sizlere şu soruları sormak istiyorum;
FETÖ’nün Milli Eğitim ayağı ortaya çıktı mı?
FETÖ’nün YÖK – Üniversite ayağı ortaya çıktı mı?
FETÖ’nün Adalet – Yargı ayağı ortaya çıktı mı?
FETÖ’nün Basın – Medya ayağı ortaya çıktı mı?
FETÖ’nün Bürokrasi ayağı ortaya çıktı mı?
FETÖ’nün İşadamı ayağı ortaya çıktı mı?
FETÖ’nün Asker ayağı ortaya çıktı mı?
FETÖ’nün Finans, Sağlık, Diyanet, Emniyet ayakları ortaya çıktı mı?
FETÖ’nün Yurt Dışı ayakları ortaya çıktı mı?
Çıktıysa mesele yok.
O halde her provokasyonda, iç ve dış tehditte kendini gösteren bu FETÖ tehlikesi nereden geliyor.
Her fırsatı, her alanı ve her aracı kullanıyorlar.
Ve bizden birilerini de etkisi altına alarak, bizi birbirimize düşürüyorlar.