İsmail K, yayına saatler kala sosyal medyasında babasının resminin altına şunları yazmıştı:

“Hiç kuşkusuz bu akşam sevgili babam (Yunus Küçükkaya) da izleyecek ve gurur duyacak oğluyla. O bize dürüstlüğü öğretti, cesaret ve özgüven aşıladı. Kendisi bize davranışlarıyla örnek oldu ve ana-babaya ve yurda hayırlı evlat olma bilinci verdi bizlere…”

Fakat Küçükkaya, yayından iki gün sonra Ekrem İmamoğlu’ya bir otel odasında gizli görüşmeleri ortaya çıkınca babası Yunus K’nın bu hususta ne söylediği hakkında bir şey yazmadı.

Biz de babasının gizli görüşmeler mevzuunda İsmail K’ya ne dediğini öğrenemedik.

Lakin meselemiz İsmail K. değil…

Meselemiz İsmail K. ve benzerleri…

İçimizde İsmail K’dan tehlikeli insanlar var.

Seçimleri ekran başında takip ederken görmüşsünüzdür bu tipleri.

Hele bir tanesi sonuçları gülümseyerek yorumluyordu.

Sandıklar açılmaya ve sonuçlar netleşmeye başlayınca Binali Yıldırım hiç vakit kaybetmeden çıktı, seçimi kaybettiklerini ilan ederek rakibini tebrik etti.

Ve fakat bizimkiler hiçbir şey olmamış, 31 Mart kampanyası ve 23 Haziran seçim çalışmaları boyunca ekranlarda kendileri yokmuş; stratejileri, yorumları, tahlilleri ve analizleri kendileri yapmamış gibi, bu seferde yenilgi üzerine pratik geliştirmeye başladılar.

İçlerinde birisi de çıkıp, “İyi güzel de bütün kampanyalar boyunca biz buradaydık. Bu ekranlardan millete nizam, adayımıza taktik verdik, yol gösterdik. İşte kaybettik. Haydi, bana eyvallah…” demedi.

Demedi, diyemedi neden?

Çünkü AK Parti’de dava şuuruyla çalışıp mücadele edenlerin yerini alan lobiciler, locacılar ve loncacılar var…

Bunlar dava şuuruyla mücadele edenleri bir dirsek temasıyla saha dışına atıyor; öteliyor, dışlıyor ve kendilerine özellikle Reis’e yakın yerlerde alan açıyorlar.

Yetmeyince de çamur atıp suçluyor ve seslerini kısmaya çalışıyorlar.

Kendilerinin AK Parti’ye ve veya Reis’e bağlı olduklarını duyurmak, göstermek için her alan ve zamanda ‘mış gibi’ yapıyorlar.

Çalışıyormuş gibi, davaya bağlıymış gibi…

Hâlbuki onlar davanın değil, her halükarda kazanmanın teorisini kuruyorlar; lobiye, locaya ve loncaya mensubiyetlerinin gereğini yapıyorlar.

Lobiye; işlerini, ticaretlerini, kariyer ve makamlarını daha büyütmek için etkili yer ve yetkili kişilerle kulis çalışmaları yapıyorlar.

Locaya; dava şuurunda olanların seslerini kısarak elde ettikleri alanların, müstahkem mevkilerin muhafazası için çalışıyorlar.

Balkondan yer kapmak ve olup bitenleri seyrederek yeni yeni pozisyonlar belirlemek için…

Ve Loncaya; Partinin kuruluşundan bugüne kurdukları ve göbekten bağlı oldukları grup, klik, meslekten veya siyaseten elde ettikleri yerlere ve makamlara göz dikenlerin gözlerini oymak onları her türlü numara ve taktiklerle var güçleriyle hayata geçiriyorlar.

Her biri çok özel ve çok bilgili insanlar; hiç kimse, hiçbir zaman, hiçbir şeyi onlardan daha iyi bilemedi.

Şimdi bunlar yenildiler. Yenilgilerini itiraf etmek yerine bugün suçlayacak isim arıyorlar.

Bulmuşlardır bile…

Evet, seçimin kazananı İsmail K. ve içimizdeki ve benzerleri…