Üstad Necip Fazıl Kısakürek, 1965 yılında düzenlediği Ayasofya konferansında, her birimize kılavuz olacak şu sözleri sarf etti: “Bana öyle geliyor ki, yalnızca manayı anlasak, yalnız onu yerine getirebilsek, Ayasofya’nın kapıları sabır taşı gibi çatlar.”

Üstad’ın tarihe not düştüğü bu konuşmasında önemli olan Bizans’ın Ayasofya’sı ya da Fatih’in Fethiye Camii değil yalnızca manayı kavramaktır. Yaratılışın, inandığımız değerlerin, davanın, kutlu zaferler ya da acı hezimetlerin manası.

Biz kimiz?

Manayı bilmek, kendini, tarihini, amaçlarını bilmekten başlar. Biz kimiz? Tarihin tozlu raflarında unuttuğumuz neler var diye düşündüğümde, Anadolu’nun kapılarını açan atam Alparslan’ı, Kosova’da bir kılıç olup parlayan Sultan Murad’ı, çağ açıp çağ kapatan Fatih’i, Batı’ya diz çöktüren Muhteşem Süleyman’ı hatırladım. Çin’deki 50 milyon Müslümanı dahi hilafet şemsiyesi altında birleştiren Abdülhamid’e rastladım. “Bana ne Amerika’dan” diyen, savunan adam Erbakan’a şahitlik ettim. Davos’ta One Munite deyimiyle uyanışını başlatan, BM’de “Dünya 5’ten büyüktür” söylemiyle düzene meydan okuyan Erdoğan’ı canlı canlı izledim. 93 yıllık Cumhuriyet tarihinde 80 yıl boyunca bizlere yapmadığı zulmü bırakmayan cunta takımını devirdiğimize tanıklık ettim.

Meşaleyi yaktık

“Değişmeyen tek şey; değişimin ta kendisidir” der Descartes. Artık değişme vakti. Hasta adam ya da paslanmış demir psikolojisinden çıkıp imparatorluk varisi gibi davranma günü bugün. Yapamayız, başaramayız, onlar çok güçlü, her şeyimizi kaybederiz diyen ceset giymiş şeytanlara dik durma günü. Bunca zorluğa rağmen getirilen demokratik özgürlükler, siyasi reformlar, Marmaray, 3. Köprü, 3 Havalimanı gibi mega projelerin yapılması, 2 darbe girişimine karışı koyup tarihin en büyük derin devlet operasyonunun başlatması uyanmak için bir işaret fişeği değil mi?

Başarabiliriz

Eski Türkiye’nin kendi içine kapan halkını boğ, 10 yılda bir darbe yap, ekonomik krizlerle boğuş, sulh yalanıyla oyala, milliyetçilik naraları at gibi politikalarından vazgeçip, Mursi’yi, Suriyeli mültecileri, Doğu Türkistan’ı, kanayan yara Filistin’i, Irak’ı dert edinmek; hatta Bayırbucak’taki Türkmenleri bombalayan Rus uçağını düşürmek ve bölgesel siyasetteki iddiamızı ispat etmek, başarabileceğimizin göstergesi değil mi? Coğrafyamızda akan kan sancılı bir doğumun habercisidir. Elimize geçen tarihi fırsatı manayı kavrayarak oluşturacağımız ortak hedeflerle değerlendirebilirsek, tarih bizim zaferlerimizi yazar. Yeni nesil cihan devletinin vatandaşları olur. Yeter ki derdimiz olsun. Yeter ki düşünelim. En önemlisi de yeter ki manayı kavrayalım.

Manasız geçen her günümüzün affolunması dileğiyle…