Geçmişten beri güç mücadelelerinin en büyük sebebi ekonomik konular olarak karşımızda çıkıyor. Geride bıraktığımız yüzyılda milyonlarca insanın öldüğü ve nükleer silahların kullanımıyla sonlanan dünya savaşlarının nedeni de bu olmuştu. Zamanla dünya değişti, gelişen teknolojiyle birlikte kimi uzmanlar savaşların yeni nedenini yapay zeka olarak nitelendirilirken kimi uzmanlar da savaşların nedeninin yaşam olacağını söylüyor.

Yaşamın ön koşuluysa kuşkusuz "su". Bu nedenle gelecek yüzyılda savaşların sebebi olarak “su” karşımıza çıkıyor. Öyle ki şimdiden bunun yansımalarını görebiliyoruz. Taliban ve İran arasında yaşanan su krizi bunun en somut örneklerinden oldu. Peki bu kriz bir çatışmaya dönüşür mü?

Dünyada su kaynakları bazı bölgelerde yeteri kadar bulunmuyor. Tatlı su kaynaklarının yeterli olmadığı Arap Yarımadası devletleri ve İsrail, denizden su arıtma yöntemiyle su sorununu çözüyor. Fakat henüz bu aşamaya gelen veya denize kıyısı bulunmayan ülkeler, elde olan kaynakları paylaşmak için sorunlar yaşıyor. Nitekim birçok ülke karşı karşıya geldi bile. Batı Afrika ve Afrika boynuzu bölgesinde su konusunda devletler arasında gerilimler yaşanıyor.  Nil Nehri üzerinde yapılmakta olan Rönesans Barajı konusunda Mısır, Etiyopya Devleti'ni tehdit ediyor. Özbekistan ve Tacikistan Rogun Barajı konusunda sorun yaşıyor. Taliban ve İran arasındaki kriz de tazeliğini koruyor. Fakat birçok siyasetbilimci, su kıtlığının siyaset aracı olmaması gerektiğini söylüyor. Peki diğer devletleri su vermemekle suçlama demeçleri siyasilerin sorunu çözmek için çare aramadıklarından kaynaklanıyor olabilir mi? Taliban ve İran'da yaşanan su krizi başta olmak üzere suyun neden olduğu tüm mücadeleleri Sümeyye Palta, Salih Gamsız'a sordu.

İran'ın yüzde 97'si kuraklıkla karşı karşıya                    

İran ve Taliban arasındaki su krizi nasıl başladı? Sorunun kökeni nedir?

Orta Asya Ülkeleri genel olarak yağış bakımından fakir bölgelerde bulunuyor. Afganistan, genel olarak yağışların kuzey bölgelerinde yıllık toplam 500 mm, Pakistan sınırına yakın bölgelerde ise 1.000 mm kadar olduğu, “kurak” olarak nitelendirebileceğimiz bir ülkedir. Su kaynaklarının kıtlığı, tarımsal ve hayvancılık faaliyetlerinin zamanla azalmasına ve köylerden büyük yerleşim yerlerine göçün artmasına ve beklenmeyen sosyal sorunların ortaya çıkmasına neden oluyor. Diğer taraftan İran, yıllık ortalama 135-335 mm yağış alan ve kurak iklim şartlarının hüküm sürdüğü ülke. Dolayısı ile suyun her iki ülkede değeri çok yüksek. Kuraklık, İran'da yaklaşık 30 yıldır bir sorundu. Ancak BM Gıda ve Tarım Örgütü'ne göre, son on yılda durum daha da kötüye gitti. İran Meteoroloji Örgütü, ülkenin tahmini % 97'sinin şu anda bir miktar kuraklıkla karşı karşıya olduğunu söylüyor.

İran ile Afganistan arasındaki su anlaşmazlıkları, 19. yüzyıldan kalma sürekli bir gerilim kaynağı. Her iki ülke de su sorunu yaşıyor. Helmand Nehri İran ve Afganistan arasında önemli su kaynaklarından biri. Helmand Nehri, Hindikuş Dağlarından doğar ve yaklaşık 1.150 Km yol kat ederek İran topraklarına ulaşır. Helmand Nehri, Afganistan’ın en önemli su kaynağıdır ve nehir üzerinde bulunan Kajaki Barajı, sulama ve sel sularının kontrolü maksadıyla inşa edilmiştir. Uyuşmazlıklar çoğunlukla İran'ın Sistan-Belucistan vilayetine akan ve her iki ülkedeki nüfus için önemli bir su kaynağı olan Helmand Nehri üzerinde yoğunlaşmıştır. Kuraklıktan dolayı şiddetlenen su paylaşım anlaşmazlıkları, Tahran ile Kabil arasında önemli bir sorun olarak devam ediyor.

124 köy kuraklık nedeniyle terk edildi, baraj şart

Bu sorun nasıl çözülebilir?

İran ve Afganistan’da su sorununu çözmek için radikal tedbirlere gerek var. Öncelikle, yağışlarla birlikte suyun gölet be baraj vb suni yapılarla depolanması, Helmand Nehri üzerinde kış aylarında suyun depolanması için baraj yapılması konusu ele alınmalı.

Afganistan tarafı, zaman zaman İran'ı bundan daha fazla su almakla suçlarken zaman zaman Helmand'ın İran'a akışını kasten tamamen kesmekte. Özellikle Helmand'ın Afganistan'da savunmasız olması sorun olmakla birlikte; Sistan-Belucistan'ın Hamun Gölleri yakınlarında yaşayan ve nehrin beslediği İranlı nüfus yaklaşık bir milyon kadar. 2001 yılında, kuraklığın bir sonucu olarak gölün kuruduğu 124 köyün terk edilmek zorunda kalındığı bildirilmekte. Afgan kalkınma projeleri, Helmand üzerindeki anlaşmazlığı artırdı. İran, Afganistan'ın tarım sektörünü güçlendirmek için barajlar inşa edildiğinden su akışının daraltılmasından endişe duyuyor.

Helmand nehrindeki su payları eşit mi? Ya da yapılan bir anlaşma var mı?

Helmand'ın su temini konusunda bir yüzyıldan fazla süren ihtilafların ardından, İran ve Afganistan, 1973 yılında her ülkenin nehri kullanımını düzenleyen bir anlaşma imzaladılar. Ancak, anlaşmazlık nedeniyle, tam olarak uygulanamadı. Bahse konu anlaşma; su kaynakları ve Helmand Nehri üzerinde tek taraflı yetkili devletin Afganistan olduğunu belirtmekte ve Afganistan’ın İran’a saniyede 20 metreküp (yıllık 820 milyon metreküp) su vermesi, verilen suyun endüstriyel ve kimyasal atıklarla kirletilmemesi, tarım için uygun şartları sağlayacak şekilde olmasını belirtmekte.

Suyun paylaşımının eşit veya düzenli olduğu konusunda yorum yapmak pek mümkün değil. Helmand Nehri yaz aylarında İran topraklarında herhangi bir göl ya da denize ulaşmadan kendiliğinden kurumakta. Dolayısı ile kış aylarında suyun depolanması durumunda yaz aylarında daha fazla kullanma imkanları olacaktır.

Su mücadelesi çatışmaya döndü, ölümler yaşandı

Kriz çözülemezse taraflar ne yapacak?

Su hakları konusundaki bir anlaşmazlık devam ederken; İran’ın Afganistan'ın fiili hükümetini İran'a su akışını kısıtlamakla suçlamasının ardından iki ülke arasında yükselen gerilim geçtiğimiz Mayıs 2023 ayı içinde çatışmaya dönüştü ve Afgan askerleri öldü ve yaralandı. Helmand Nehrinin sularının paylaşımı konusunda İran ve Afganistan temsilcileri geçtiğimiz aylarda müzakere yaptılar.

Çatışmalardan sonra sorunu Haziran 2023 ayında müzakere eden taraflar, ilerleme kaydedildiğini belirtti. İran Devlet Başkanı Reisi, “İran Halkının haklarının verilmesine izin vermeyeceklerini” iddia ederken, Afganistan Dışişleri Bakan Vekili Amir Khan Muttaqi, “Taliban'ın Afganistan ile İran arasındaki 1973 su anlaşmasına bağlı olduğunu, Afganistan ve bölgedeki kuraklığın göz ardı edilmemesi gerektiğini" söyledi.

Su sorunu işsizliği de tetikleyebilir

İran'da 300'den fazla şehir kuraklık tehlikesi altında. Eğer çözüm bulunmazsa bu nasıl bir ekonomik soruna neden olur?

İran, coğrafi konumu gereği değişik iklim kuşaklarının etkisi altında ve hava sıcaklığının bazı bölgelerde -20 0C ve 50 0C arasında olduğu yağış bakımından yeterli olmayan bir ülke. İran topraklarının % 65 kadarı tamamen kurak, % 20 kadarı ise yarı kurak ve sadece % 15 kadarı nemli veya yarı nemli iklime tabi.

İran, suyun büyük bölümünü (% 92) tarımsal faaliyetlerde kullanmakta ve düzensiz kullanımdan dolayı rantabl olmamakta. Büyük yerleşim yerlerine düzensiz göçler sadece İran için değil diğer ülkeler için de önemli bir sorundur. Ancak İran’da büyük şehirlere göç, zaten yetersiz olan su sorununu artırıyor. Diğer taraftan, İran’ın kırsal kesimlerinde de içme suyuna erişimde sorunlar olduğu bilinmekte. Artan nüfus hareketi, yetersiz ve eski altyapı, suya erişim konusunda çözülmesi gereken önemli sorunlardır.

İklim değişikliğinin etkileri de İran’da görülmekte. Urumiye Gölü, 1995 yılından beri suları çekilirken son aylarda tamamen kurumaya başlamıştır. Aynı zamanda diğer göllerinde sularının çekilmekte ve bazılarının kurumakta olduğu rapor edilmekte.

İran Hükümetinin su konusunda uzun yıllardır çözüm bulmak için çalışmalar yaptığı bilinmekte. Çalışmaların kısa dönemlerde çözüm için değil de uzun vadeli olması gerektiği düşünülmekte.

Su kıtlığı, beraberinde hijyen ve diğer sağlık sorunlarını da beraberinde getirecektir. İran’da su kıtlığının devam etmesi, kırsal kesimlerden göçü hızlandıracak ve şehirlerde işsizlik, ekonomik çöküntü, sağlık ve eğitim vb sosyal sorunları beraberinde getirecektir. İran’da suyun yaklaşık % 7 kadarı şehirlerde içme suyu olarak kullanılırken % 1 kadarı sanayi sektöründe kullanılmakta. Şehirlere göç konusunda tedbir alınmadığında; sorun su konusunun ötesine geçecek ve sosyal sorunlar ortaya çıkacaktır.

Afganistan'da durum nasıl şekillenir?

Afganistan Yönetimi, tarımsal faaliyetlerini artırmak ve halkına ekonomik imkanlar sağlamak için Amu Derya (Ceyhun) Nehrinden Kuş Tepe Kanalını Mart 2022 tarihinde inşa etmeye başlamıştır. 285 Km uzunluk ve 100 m genişlikte olacak kanalın inşaatının % 50 kadarının tamamlandığı belirtilmektedir. Kuş Tepe Kanalı, 550.000 hektarlık alanın tarıma kazandıracaktır. Taliban Yönetimi projeyi birinci öncelikli olarak belirtmekte.  Taliban Yönetimi’nin komşu devletlerle sınır teşkil eden ve sınırı aşan sular konusunda imzaladığı anlaşma/sözleşme bulunmamakta. Bu bakımdan inşa edilmekte olan kanala itiraz eden Orta Asya Devletlerinin girişimlerinin sonuçsuz kalacağı düşünülmekte.  Tacikistan, Türkmenistan ve Özbekistan devlet başkanlarının Ağustos 2023 ayı başında Kuş Tepe Barajını görüşmek üzere toplandılar.

Sorunu çözmek yerine birbirlerini suçluyorlar

Gelecekte bizi su savaşları mı bekliyor?

Savaşların nedenlerinden biri ve en güçlü olanı ekonomik konulardır. Geçtiğimiz yüzyılda yaşanan milyonlarca insanın öldüğü ve nükleer silahların kullanımı ile sonlanan dünya savaşlarının asıl nedeni ekonomiktir. Savaşların sebebi olarak “su” konusu, bazı kaynaklarca ileri sürülüyor olsa da gelecekte devletlerin su için savaşa girecekleri görüşü pek geçerli değil.  Dünyada su kaynakları bazı bölgelerde yeteri kadar olmasa bile birçok bölgede bulunmaktadır. Tatlı su kaynaklarının yeterli olmadığı Arap Yarımadası devletleri ve İsrail, denizden su arıtma yöntemiyle bu noksanlıkları gidermektedir. Ülkelerin su ihtiyaçlarını karşılamak için planlı ve sürdürülebilir yatırımlarla sorunun üstesinden gelmeleri mümkündür. Su ile ilgili zorlukların mutlaka ve kaçınılmaz olarak anlaşmazlıklara, çatışmalara ve güvensizliğe yol açmayacağı düşünülmektedir. Su ve güvenlik tehditleri arasında nedensel bir bağlantı olsa da diğer faktörlerin nasıl geliştiği ve suyla ilgili zorlukların gerçekten anlaşmazlığa, silahlı çatışmaya veya istikrarsızlığa yol açıp açmadığını belirler. Su kıtlığının siyaset aracı olmaması, diğer devletleri su vermemekle suçlama demeçleri siyasilerin sorunu çözmek için çare aramadıklarından kaynaklanmaktadır.

Ülkemiz, su kaynakları bakımından zengin olmadığı gibi fakir de değildir. Ülkemizdeki akarsuların bazıları sınırlarımızı teşkil etmektedir. Bunlar; batıda Meriç Nehri ve Rezve Deresi, doğuda ise Aras Nehri örnek olarak verilebilir.  Bu akarsuların sularının kıyıdaş devletler arasında eşit paylaşımı Ülkemizin izlediği siyasi politikadır. Bunların yanında ülkemizden doğan ve diğer ülkelere akan Dicle, Fırat, Çoruh vb sınır aşan sularımız bulunmakta. Uluslararası alanda genel algının aksine, Türkiye sınır aşan havzalarında sadece bir yukarı akım değil, aynı zamanda bir aşağı akım ülkesidir. Türkiye'nin su kaynaklarının %35'i sınır aşan nehir havzalarında üretilmekte. Türkiye'nin sınır aşan nehirlerinin kullanımına ilişkin politikası her zaman tutarlı olmuştur ve aşağıdaki ana ilkelere dayanmakta. Sınır aşan nehir havzalarının kendine has özellikleri ve özellikleri vardır ve her bir sınır aşan su vakası belirli bölgesel, ekonomik, sosyal, kültürel ve tarihi yönleri yansıtır. Bu nedenle, sınır aşan su sorunları, üçüncü tarafların müdahalesi olmaksızın, yalnızca kıyıdaş ülkeler arasında ele alınmalıdır. Sınır aşan sular adil, makul ve optimum şekilde kullanılmalıdır.

Yeni çatışmalar kapıda

Bu tarz krizler yaşayan ya da yaşaması muhtemel olan başka hangi ülkeler var?

Su sorunu, küresel iklim değişikliği ile birlikte giderek önem kazanmaya başlamıştır. Su temel ihtiyaçtır ve bu sorunu çözemeyen hükümetlerin bulundukları ülkelerde iç istikrarı sağlama konusunda sorun yaşayabilecekleri ve yönetimlerin istikrarsızlaşacağı düşünülmekte. Su kaynakları bakımından fakir bölgelerde su konusunda anlaşmazlıklar yaşanmakta. Batı Afrika ve Afrika boynuzu bölgesinde su konusunda devletler arasında gerilimler görülmekte.  Boko Haram Terör Örgütünün Çad Gölü çevresindeki eylemleri dikkati çekmekte. Nil Nehri üzerinde yapılmakta olan Rönesans Barajı konusunda Mısır, Etiyopya Devletini tehdit etmekte. Özbekistan ve Tacikistan Rogun Barajı konusunda sorun yaşıyor.

Diğer taraftan, sınır aşan sular konusunda uluslararası bir norm bulunmamakta. Sınır aşan sular genel olarak tarafların karşılıklı mutabakatına bağlı hususlardır ve ülkeler toprakları içindeki her türlü ekonomik varlıkları kullanma hakkına sahip oldukları gibi su kaynaklarını da diledikleri gibi kullanma hakkına sahiptir.