Osmanlı imparatorluğunun baş aşağı gittiği Tanzimat sonrası dönem.

Sultan Abdülhamit Han’ın bir darbe ile tahtan indirilmesi sonrası yıkılışla son buldu.

Batı yanlısı jakobenler ve Enver paşacılar dan oluşan İttihatçılar,

4 yıl boyunca imparatorluğun geride kalan tüm toprak parçalarını yağmalattılar.

Rumeli den Edirne’ye kadar olan coğrafya’yı kaybetmiş,

Savaşmaktan bitap düşmüş Osmanlı imparatorluğunu hiçbir neden yokken Almanlar ile aynı safta 1.dünya savaşına sokan Enver paşa, kalan son kaleye de Düşman ordularının dayanmasına sebep oldu.

İçerde Sultan Abdülhamit han’ın dibini oyan ittihatçılar,

İngiliz ve Fransız lobileri ile gizli ittifaklar kurarak sultanı karanlık kumpaslar ile tahtan devirdiler.

İşte o darbe sonrası 10 yıl boyunca imparatorluk, parsa parsa emperyalistlerin yağmalarına kurban edildi.

Bu gün diyalektik gerçeklik içinde, içerik olarak belki farklı ama biçim olarak birebir aynı bir süreç yaşıyoruz.

Gezi olaylarından itibaren gerçekleşen bir dizi darbe girişimlerinin tamamı dış kaynaklı.

Hepside içerde siyaseti dizayn etmeye yönelik operasyonlar.

Ve belli ölçülerde de başarı olmuş görünüyor.

PKK kendisine verilen ihalenin hakkını fazlasıyla vermeye devam ediyor.

Bazı muhalif yapılar emperyalizm ile açıktan ittifak halinde.

Tetikledikleri fay hatları yavaş yavaş harekete geçmeye başladı.

Son kerte de Türkiye’nin net tavrı emperyalist ittifakın hızını biraz yavaşlatsa da,

Suriye sınırımızda hayata geçirilen senaryolar başarıyla hedefine doğru ilerliyor.

AB,mülteciler meselesinde ki samimiyetsizliğini ve askı da politikalarını devam ettiriyor.

Her yerden kıskaca alınmış, saldırı altında bu ülkenin içinde neler oluyor peki.

Emperyalizmin iş birlikçileri, olabildiğince memleketin altını oymaya aynı kararlılıkla devam ediyor.

Her türlü fütursuzluk almış başını gidiyor.

Siyasi alanda oluşmuş derin kutuplaşmaların oluşturduğu kaos sürüyor.

Toplumsal zeminde, her türlü faklılıklara zerre hoşgörü kalmamış.

En yapıcı ve objektif eleştiriler, tahammülsüzlük kılıcı altında kesilip biçiliyor.

Ayrışma, her geçen gün daha da şiddetlenen söylemler ile körükleniyor.

Dışarıdan gelen bu saldılar içerdeki uzantıları sayesinde ülkeyi fena halde sarsıyor.

Ama yıkamıyor.

Neden mi?

Her türlü provokasyonlara, şiddet ve nefret dolu propagandalara rağmen, birbirlerinden tamamen farklı düşünseler de bu toplumun önemli bir çoğunluğunun ortaya koyduğu sağduyudur.

Hükümetin ,ordunun ve milletin ortak payda da gösterdiği mutlak ittifak ve kararlı duruşdur.

Üstelik post modern ittihatçılara rağmen.

Ve bu post modern ittihatçılara çok dikkat edilmeli.

Kimisi demokrat,

Kimisi Kemalist,

Kimisi liberal,

Kimisi solcu,

Kimisi de İslamcıdır bunların.