Feda yılından sonraki sezonlarda planlarını iyi yapan, futbolun siyasi kulisini iyi kullanan, yönetimi, oturmuş kaliteli kadrosu ayrıca saha ve seyirci avantajına sahip olan Beşiktaş’ı tabii ki yenmek o kadar da kolay değildi. Şartlarınız her ne olursa olsun ikinci bir planınız yoksa ki bu kadro darlığıyla da zaten mümkün değil. Beraberliği kurtarayım yeter, bu arada gol bulur eh bunu da maçın bitimine kadar korursam oh ne ala planı da 20. dakikadan sonra çökmüş oldu Kocaman’ın. Bu dakikadan sonra oyun kurmayı bırakın iki pası bir arada yapamadılar. İsmail Köybaşı’nın sakatlanmasıyla Kocaman, Şener’i sağa İsla’yı sola çekip defansı forse etmek istese de bu hamle karşılığını bulamadı. Her ikisi de birer sarı kartla oynuyordu her an ikinci sarıdan atılabilme korkusu, rahat oynamalarını engelledi. Sonuçta Fenerbahçe, Bayern Münih’ ten ağır yara almış Beşiktaş karşısında çok kötü bir oyunla taraftarlarını üzdü.
Bu arada Fenerbahçe’nin attığı gol ofsaytmış, doğrudur bence de ofsayt. Lakin mesele Fenerbahçe golünde ofsayt veya Quaresma’nın attığı ilk golde Atiba’nın Mehmet Topal’a yaptığı verilmeyen faul olayı değil. Mesele maçın kırılma anı olan Şener’in otuz metreden Fabri’yi avlayacağı sırada 1.70’lik Medel’in kafayla çıkardığı top da değil. Mesele Q7’nin Valbuena’ya attığı tekmenin karşılığında sarı veya kırmızı kart görmeliydi meselesi de değil. Ya da mesele Fenerbahçe’nin ligi nerede bitireceği meselesi de değil. Şampiyonluk yarışı içindeki takımlara bakacak olursak buna Başakşehir de dahil en zayıf halkanın Fenerbahçe oluşu da değil.
Meselenin özü bu oyuna takım içinde bir tane isyan edenin çıkmamasıdır. Mesele bu takımı kimler hangi zihniyetle üç yılda bu hale getirdiği meselesidir. Mesele Fenerbahçe taraftarı neden her sezon aynı işkenceyi görüyor meselesidir. Artık taraftar, Sayın Başkan’dan neşteri vurup takımın sorunlarını çözmesi adına hususi “otopsi” istiyor. Çünkü oynanan bu futbola nereden bakılırsa bakılsın okunacak hiçbir yanı yoktur.
Allaha emanet olun…