Ne çok hevesli eleştiriyoruz karşı tarafı. Her açığını aramak, bulunca da pırlanta bulmuş fakir gibi sevinerek ortaya çıkıyoruz. Sosyal medya bu alanda bize istediğimiz gibi ortamı da sağlıyor.

Nedense karşımızdaki kişi ya da kişileri günahsız ve hatasız olmasını istiyoruz. Ama her nedense kendimiz bile günahsız ve yanlışsız yaşayamıyoruz. Ama kendi günahlarımızı göremeyecek kadar da gözümüz kör bir şekilde karşı tarafın günahını açığa çıkarmayla meşgul oluyoruz.

Dinimize laf edeni parçalayasımız geliyor, bunlara karşı kimsenin aklına gelmeyecek şekilde hakaretler üretiyoruz. Ancak dinimize söz edenin hayat felsefesi gibi bir hayat da yaşıyoruz.

İman etmeyi şekilden ibaret sanıyoruz. Namaz ve oruç emrini yerine getirdik mi her şey tamam olmuş oluyor. Müslümanın sorumluluğu sadece namaz ve oruç ile bitmediğinin farkında bile değiliz. Müslüman, tam ve mükemmel bir insan olma sorumluluğu olduğunu unutuyoruz. Güler yüzlü, tatlı dilli, doğru sözlü olmaktır Müslüman olmak. Peygamber Efendimiz, en güzel huyu, güler yüzü, kibar tavrı ve çok dürüst bir yaşamı ile örnek olmuştur. Daima hiddet ve şiddetten kaçmış, hiçbir zaman zulüm yapmamıştır. Müslümanların daima iyi huylu, güler yüzlü olmasını istemiş, cennete iyi huy ve sabırla 

gidileceğini bildirmiştir.

İslam dini en güzel ve huzurlu yaşam felsefesinin rehberidir. Ama günümüzde Müslümanın Müslümana yaptığını kimse yapamaz. Göremediğimiz ve görmek istemediğimiz en önemlisi de ne biliyor musunuz?

En fazla hakkını yediklerimiz de kendi ailemizdir. Eşine ve çocuklarına kötü davranmak çoğu zaman erkeklere bir hak gibi görülüyor adeta. Bağırmak, çağırmak, şiddet uygulayarak ailemizdeki kişileri dizayn etmek Müslümanın yolu olamaz.

Biz birey olarak, yaşam tarzımızı inancımıza uygun hale getirirsek, ailemize de yaşayarak örnek olursak inanın aradığımız huzuru yakalarız.  Yani kendimizden başlamalıyız.

İhtiyacımız olan tek şey inancımızın emrettiği bireysel ve toplumsal yaşam tarzını hayatımıza uygulamak. Dil ile iman edip, kalp ile inkâr etmek ne kötüdür. Dil ile iman edip, kalp ile de iman eden inandığı gibi yaşamayı da başarır.

Şimdi kendimizi bir test edelim. Eşimize, çocuklarımıza göstermediğimiz nezaketi ve anlayışı başkasına gösteriyor muyuz? Ya da şöyle soralım. Başkasına gösterdiğimiz ilgi ve desteği, anlayışı ailemize de gösteriyor muyuz?

Son dönemlerde aile şiddetine cinnetlerine tanık oluyoruz. Çocuklar uyuşturucu batağına sürükleniyor. Aileler yıkılıyor. Bu tür olaylar toplumsal moralimizi de bozmaktadır.

Diyanet İşleri Başkanlığı Aile ve Dini Rehberlik büroları var. Ancak çok yetersiz. Bunun çok daha yaygınlaşması ve etkili hale gelmesi gerekiyor. Diyanet İşleri başkanlığı bu yönde geçen yıl TBMM’ye bir rapor sundu ve Aile ve Dini Rehberlik bürolarında görev yapan personelin yeterli donanıma sahip olabilmeleri için gerekli düzenlemelerin yapılması, rehberlik ve manevi destek hizmeti sunma kapasitelerinin geliştirilmesi için önerilerde bulundu. Meclis’in bu konuya acil el atması elzemdir.

Selam ve dua ile…