Dün akşam bir mecliste Allah selamet versin, Bülent Akyürek’ten bahsediyoruz.

Kişisel gelişimcilerin korkulu rüyası haline geldiğinden…

Bir röportajında, ‘İçinizdeki öküze Oha Deyin!’kitabıyla kişisel gelişimcilere güçlü bir tekme atınca,yere düşenlerin bir kısmı yavaş yavaş kendilerini toparlayarak tasavvufu fon olarak kullanmaya başladılar” diyordu.

Bir yazısında da İnsanın Freudyen olmayan bir meselesinin kalmadığını yazmıştı.

Doğrudur; biz insanın her halini Freud ile ve hayvanları da Pavlov ile anlamlandırmaya başladığımızdan itibaren kaybetmeye başladık.

Kaybedişimiz büyüdü, büyüdü ve nihayet şimdi neyi kaybettiğimizi unutmuş haldeyiz.

Bakın öyle bir yerdeyiz ki, İnsanı Pavlovile, hayvanı Freud ile anlamaya çalışmak bile bir şey fark ettirmez, değiştirmez hale geldi.

Evetöyle, koskoca eşref-i mahlukatı bir libidoya sıkıştırırsanız, nihayetinde insanı yaşayan ve yürüyen bütün canlılardan ayıramaz olursunuz.

Bir zamanlar insanın yeryüzündeki serüveni, helal ile haram çizgisi üzerinden başlatılıp bitirilirdi.

Sonra insanı, vahşi batının okuduğu ve anladığı gibi kodlamaya – tasnif etmeye başladık.

İnsan fıtratı üzerinden en büyük tahribatı yapan materyalist dünya görüşünün en önemli ismi olan Freud, bugün insanı anlamada rehberimiz haline geldi.

Materyalist dünya görüşündeİnsanın‘alet yapan Hayvan’ olarak da tarif ve tasnif edildiğini hatırlıyor olmalısınız.

Halbuki bizim varoluş felsefemizde ve dünya görüşümüzde, tıpkı indirilen ve sonra tahrif edilen kitaplarda olduğu gibi ‘İlk insan, ilk Peygamberdi’ ve Allah İnsanı yeryüzüne eşyanın ismini öğreterek indirmişti.

Kişisel gelişimcilerin insanı tarif ve tasnifte kullandıkları yöntemlerle Freudyen bakış açısında hiçbir fark yoktur.

İnsanın düşürüldüğü mağara adam seviyesinden, bu günün modern insan seviyesine çıkarmaya çalışırken kullandıkları yöntemler, tersinden simetrik bir şekilde aynı noktanın karşısında bir yere otururlar.

Tıpkı mağara insanı gibi modern insan da yakaladığını yiyen, haz peşinde bir ömür sarf eden, hayvandan farksız canlıdır.

Dahası, uyguladıkları yöntemleri bizim insanımızda kullanılabilir hale getirmek için kadim değerlerimiziel atmaya başlamaları büyük tehlike.

Mesneviterapive Yunusterapikitapları çıkmış.

Hatırlar mısınız bir zamanlar ‘okumadan kitap eleştirisi’ vardı Matbuat Dergisi’nde…

Yaşadıkları dönemde halkın manevi önderleri olan bu iki isim yani Mevlana ve Yunus, bugün sadece mutasavvıf değil birer psikolog olarak takdim ediliyor.

Etinden, sütünden, yününden anlayışı sürgit devam ediyor.

Allah ve Resulü’nden aldığını, kullarına hal diliyle veren Allah dostlarına ‘terapist – sağaltımcı’ gözüyle bakmak, değerlerimizi batı diliyle okumaya çalışmaktır ki, bu hastalıktan kurtulmayacaksak, yeni bir medeniyet rüyası görmenin pek bir manası kalmıyor.

Dikkat edelim; kadim medeniyetin oturduğu bütün bir zemini, çok ucuza ve parça parça harcamış oluyoruz.

Bu çabanın ortaya çıkaracağı malzeme, ne batının ne de bizim işimize yarayacaktır.

Bu malzemeden en fazla şark köşesi olur.