Yine bir öğretmen cinayete kurban gitti… Katili yine bir öğrencisi… Bu kaçıncı vahşet?
İlme talip olan bir talebe, ilmine talip olduğu bir muallimi gözünü kırpmadan katledebiliyor.
İnsan düşününce kanı çekiliyor, aklı almıyor böyle bir vahşeti… Bir genç; nasıl olur da bu kadar vahşileşebilir, nasıl olur da geride bırakacağı hanımını, çocuklarını, ailesini düşünmeden öğretmenini öldürebilir?
Bu gençler kimin eseri? Bu gençleri insani vasıflardan bu kadar uzaklaştıran sebepler nelerdir? Merhametten, saygıdan, sevgiden, terbiyeden, insaftan, insanlıktan nasipsiz bu gençlerin sorumlusu kim ya da kimlerdir?
Şüphesiz ki gençlerimizin bu kadar şiddet sarmalına düşmesinin, gayri insani davranışlar sergilemesinin çok farklı sebepleri vardır. Ancak en önemli sebepler, eğitimcilerin elini kolunu bağlayan uygulamalar, “öğrenci merkezli eğitim” adıyla öğrenciyi dokunulmaz kılıp öğretmeni pasifleştirerek çaresiz bırakan yönetmelikler, caydırıcı olmayan disiplin cezaları, suç işleyen öğrenciyi sistemin dışına çıkarmama üzerine kurulmuş olan eğitim sistemindeki çarpıklıklar…
Düşünün ki Necmettin Kuyucu öğretmenimizi katleden öğrenci, daha önce başka bir okulda işlediği suçlardan dolayı çok defa disiplin cezası almış. En sonunda okulu değiştirilerek cinayeti işlediği okula gönderilmiş. Bu okulunda da çeşitli disiplin cezaları almış ve okulla ilişiğinin kesilmesine karar verilmiş. Bunu duyan öğrenci de okulu bıçakla basıp sorumlu gördüğü baş müdür yardımcısını katletmiş. Hem de tek bıçak darbesi değil, tam altı bıçak darbesiyle…
Olayın sıralamasına baktığınız zaman ihmaller zinciri, inisiyatif alıp çözüm üretmeyen üst yöneticiler, öğretmenleri çözemeyecekleri sorunlarla baş başa bırakan sistem…
Şimdi geride kalan üç çocuk, vahşete okulda şahit olmuş bir hanım ve öğretmenin yakınları nasıl isyan etmesin? Kim, nasıl teselli edecek bu insanları? Kim, hangi gerekçeyle açıklayacak göz göre göre gelen bu felaketi?
Basın yayın yoluyla, tribünlere oynayan siyasetçiler ve işinin ehli olmayan, eğitimden anlamayan eğitim yöneticileri eliyle öğretmenler itibarsızlaştırıldı? Bir öğretmenin yaptığı küçük bir hata köpürtüle köpürtüle ekranlarda gösterilerek öğretmenler hedef hâline getirildi, bir kişinin yanlışı tüm öğretmen camiasına mal edildi? Güçlü bir eğitim sisteminin güçlü öğretmenler eliyle kurulabileceği basit gerçeği görmezden gelinerek öğretmenler ve öğretmenlik mesleği itibarsızlaştırıldı.
Eğitimle ilgili bir sorun yaşandığında ilk olarak öğretmenler topun ağzına konuldu, öğretmenler suçlanarak milletin önüne atıldı. Daha önceki vakalarda yeterince tepki veril/e/medi ve yeni cinayetlere adeta davetiye çıkarıldı. Tez zamanda kalıcı, caydırıcı, öğretmenin ve öğretmenlik mesleğinin itibarını artırıcı tedbirler alınmazsa çok daha vahim olaylarla karşılaşırız. ABD’deki gibi silahla okul basan, toplu cinayetler işleyen öğrenci haberleri duymaya başlarız Allah korusun.
Bizzat şahit olduğum bir olayı anlatayım ki öğretmenin nasıl çaresiz bırakıldığını siz anlayın:
Sınıfta ders esnasında öğrenci telefonla oynarken öğretmen yakalıyor. Telefonu istiyor, öğrenci vermiyor. Öğretmen de öyleyse tutanak tutarım diyor, öğrenci tutamazsın diye tehdit ediyor. Öğretmen, A4 kâğıdını alıp tutanak tutarken öğrenci yerinden kalkıp öğretmenin elindeki kâğıdı yırtıp atıyor ve öğretmen vursun diye başında bekliyor. Öğretmen vursun ki aynı zamanda şikâyetçi olup öğretmeni suçlu çıkarsın. Öğretmen, tüm kışkırtmalara rağmen müthiş sabırlı davranıyor ve fiziki müdahalede bulunmuyor. Ders çıkışında idareye bilgi veriyor, öğrenci hakkında tutanak tutup teslim ediyor. Okul disiplin kurulu öğrenciye okul değiştirme cezası veriyor. Sonra ne oluyor dersiniz? İlçe disiplin kurulu öğrenciye verilen cezayı bozup okula iade ediyor. Bu öğrenci okula devam edip okulda aynı öğretmenle aynı ortamda bulunursa daha büyük olaylara sebep olmaz mı? Öğretmen, daha sonra sinirine hâkim olamayıp benzer bir hareketinde bu öğrenciyi dövse öğretmen cezalandırılır üstüne… Ya da Allah korusun aynı öğrenci sınıfa bıçakla, silahla gelip öğretmene saldırsa kim verecek bunun hesabını? Bu kararı verebilenler, pedagojiden bîhaber, sınıf yönetiminden anlamıyor, insan psikolojisine yabancı!..
Bu şekliyle öğretmenin içinde bulunduğu durum aynen şuna benziyor:
Sahaya iki takım çıkıyor ve siz bir hakem görevlendiriyorsunuz. Hakeme diyorsunuz ki futbolcu merkezli bir oyun olacak; futbolculara karışmayacaksın, futbolcuların kalbini kırmayacaksın. Futbolcular, sahada istediklerini yapmakta özgürdür, sana karşı bir şey yaptıklarında da herhangi bir tepki göstermeyeceksin, sarı ve kırmızı kart gösteremezsin olur da gösterirsen hesabını verirsin, VAR sisteminde incelenip verdiğin kararlar mutlaka futbolcu lehine değiştirilir. Ancak otoriteden de taviz vermeyeceksin, kuralları da o kadar güzel uygulayacaksın ki maç çok eğlenceli ve güzel geçecek…
İşte, şimdiki öğretmenlerin içinde bulunduğu durum, böyle bir hakemden farksızdır!..
Hem yetkin yok hem etkin olacaksın; hem otoriten elinden alınmış hem otoriter olacaksın, hem iş yapmaman için tüm şartlar zorlanmış hem çok güzel işler başaracaksın. Eğitimle ilgili atılması gereken çok adım var ama ben aciliyet kesbeden birkaç maddeyi sıralayıp yazıyı noktalayayım:
*Öncelikle Batı’yla sidik yarışına girmek, içimizdeki Batıcılara onlardan daha çağdaş olduğumuzu göstermek için çıkarılan on iki yıllık zorunlu eğitim saçmalığına son verilmeli. Okulla, dersle, öğretmenle alakası olmayan serseri, zibidi tiplerin eğlenme, vakit geçirme yeri olmaktan çıkarılmalı ve gerçekten eğitim almak isteyenlerin mekânı olmalı okullar. Okumak istemeyenlerin ise erken yaşta bir mesleğe yönelmeleri sağlanmalı.
*Eğitim müfredatı; millî manevi değerlerin ön planda olduğu, insani hasletler kazandırmanın öncelendiği; vatan, millet, insan sevgisi aşılamanın amaçlandığı şekilde yeniden düzenlenmeli…
*Öğretmenlerin en azından alan bilgisi kadar sözden ziyade hâliyle örnek olabilme, yol gösterebilme konularında yeterliliğine bakılmalı ve bu konularda öğretmenlere rehberlik hizmeti verilmeli…
*Kazanılması mümkün olmayan tiplerin eğitim kurumunun ve sitemin dışına çıkarılması kolaylaştırılmalı, örgün eğitim hayatına son verilen kişilerin topluma kazandırılması ve ıslahı için planlı programlı, katılımların zorunlu olduğu çalışmalar yapılmalı hatta gerekiyorsa toplum yararına işlerde çalıştırılmalı ki bir yanlış yapmadan sonuçlarını düşünsün ve karşılaşacağı yaptırımı bilerek hareket etsin öğrenci.
*Öğretmeni pasifleştiren uygulamalara son verilmeli; öğretmenin itibarını artıracak, mesleğini daha rahat ve çekinmeden yapabileceği ortamlar sağlanmalı…
*Okullardaki disiplin olaylarında öğretmenler kurulu ve disiplin kurulunun yetkileri artırılıp ne dediği belli olmayan, çözüm üretmeyen disiplin yönetmeliği yerine daha net bir yönetmelik hazırlanıp caydırıcı disiplin cezaları belirlenmeli…