İslâm iktisadî esaslarının pratiğini kulların iktisadî amelleri teşkil eder. Bu amellerin temelini yani teorisini ise ilim teşkil eder. Zira bu ilişki sadece iktisadî amellere özgü değildir. Bu bakımdan ilim (teori) ve amel (pratik) ilişkisini ortaya koymak her konuda olduğu gibi iktisadî esasları temellendirmek ve kavrayabilmek bakımından da önemlidir. Öyle ki bu gerçeklikten dolayı birkaç haftadır yazılarımda ilim konusunu işledim. Burada ilimden kastım Hüccetü’l-İslâm İmam Gazzâlî’nin deyişiyle miʿyârü’l-ʿilm yani ilmin ölçüsü mantık ilmidir. Bu yazımda ise amellerin ölçüsüne yani mîzânü'l-ʿamel hususuna değineceğim. İlgiliyseniz bu iki başlık Hüccetü’l-İslâm’ın birbirini tamamlayıcı nitelikte olan iki kitabının adıdır ki okumanız zihninize farklı bir bakış açısı kazandıracaktır. Şimdi ne demek istediğimi biraz detaylandırayım.
İslâm’ın bütün hükümlerinin genel çerçevesini yansıtan itikadî, amelî ve ahlâkî esaslarının ana amacı, kulların dünya ve âhiret mutluluğuna erişebilmesini sağlamak yani tüm davranışlarında Allah Teâlâ rızâsını kazanabilmesini sağlamaktır. Hüccetü’l-İslâm İmam Gazzâlî, kulların dünya ve âhiret mutluluğuna erişebilmesini sağlama yani tüm davranışlarında Allah Teâlâ rızâsını kazanabilmesini sağlamak olarak ifade edilebilen itikadî, amelî, ahlâkî esaslarının temel amacının yani makāsıdü’ş-şerîa’nın kulların imanını, canını (nefsini), aklını, neslini ve malını yani kısaca beş temeli korumaktan geçtiğini ifade etmiştir.
Haliyle bu doğrultuda kulların dünya ve âhiret mutluluğuna erişebilmesinin yolunun ancak ilim ve amelden oluştuğu görülecektir. Bu noktada teori ve pratiğe dair iki ihtimal belirir.
İlim çerçevesi bağlamında hakiki bilgi ile hakiki olmayan bilgi birbirlerine karıştırıldığı için ilmin belirli bir ölçüte nispet edilerek, bu ölçüt yoluyla doğruluğuna karar verilmesi gerekmektedir. Nitekim miʿyârü’l-ʿilm yani ilmin ölçütü mantık ilmidir. Geçen haftalarda değindiğim gibi mantık ilminin faydası akıl yürütme yoluyla talep edilen nazariyyat bilgisini elde etmek isteyenin tasavvur ve tasdikte doğru hüküm vermesini sağlamak başka bir deyişle kesinlik ifade eden ilimleri kesinlik ifade etmeyenlerden ayırmaktır.
Amel çerçevesi bağlamında salih ve faydalı olan amel ile böyle olmayan amel birbirlerine karıştırıldığı için amellerin belirli bir ölçüye nisbet edilerek, bu ölçü yoluyla kavranması gerekmektedir. Nitekim mîzânü'l-ʿamel yani amelin ölçüsü organların (zâhir) ve kalbin (bâtın) amelleridir. Zâhir (organların faaliyetleri) ameller bir ibadet olabileceği gibi sıradan bir iş (âdet) de olabilir. Bâtın (kalplerin ahvali ve ruhun ahlâkı) ameller ise kurtarıcı iyilikler ya da yıkıcı kötülükler olabilir. Bu yaklaşım da özünde muamele ilmidir ki bir önceki haftaki yazımda bu konuya açıklık getirmeye çalışmıştım.
Toparlayacak olursam İslâm iktisadî esaslarının teorik kısmına açıklık getirebilmek mantık ilmi akıl yürütme teorileri kapsamında izlenecek yollardan geçerken, bu esasların pratik kısmına açıklık getirmek muamele ilminin organların (zâhir) ve kalbin (bâtın) amelleri kapsamında izlenecek yollardan geçer. Bu gerçekliği farklı bir biçimde ifade ederek deriz ki İslâm iktisadi esaslarının öncülü yani istidlâl yöntemi (hüccet) genel karşılıkta kıyas, öncüllerine göre kıyas çeşitleri arasında süregelen özel karşılıkta burhanî kıyas ve özünde burhân-ı limmîdir. Pratiği İslâm’ın itikad, amel ve ahlâk esaslarıdır.