Artık herkes biliyor, ‘sağır sultan da duydu’ denir ya. Sağır sultan falan değil, tüm siyasiler, olayın tüm tarafları, bunun da ötesinde tüm toplum biliyor.

Yoo hayır, Kürt sorununun çözümü için başlatılan Çözüm Süreci’nde sona gelinmedi. Daha önceki seçimlerde de yaşadığımız, ‘milliyetçi oyların yükseldiğine dair’ anketler, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun önüne konuldu. Bu anketlerden, onlar kadar CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın da bilgisi var.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendi başlattığı Çözüm Süreci’ni istemediği için sık sık çıkış yapmıyor. Bu, hem kendisi hem AK Parti hem de toplum için ölüm-kalım mücadelesi anlamına gelen 7 Haziran seçimleri öncesinde kendi tabanına, bu topluluk içinde belki daha ‘milliyetçi’ reflekslerle hareket edecek isimlere mesaj veriyor. Arkasından aynı sözleri tekrarlayan hükümet üyeleri olduğu gibi ‘süreci toplayalım’ mantığıyla hareket eden isimlerin açıklamaları geliyor.

Siyasette hiçbir zaman 2+2 eşittir 4 etmiyor; ama bilinen bir kural var ki, bir tarafta milliyetçi oylar yükselirken, öbür tarafta da milliyetçi oylarda bir hareketlenme oluyor. Yani, MHP’nin oylarındaki 1-2 puanlık hareket, HDP’yi de yukarı çekiyor. Baraja gittikçe yaklaşan bir HDP’nin varlığı da seçim öncesinde neredeyse tüm siyaseti ve siyasetin argümanlarını belirliyor.

Daha önce seçim meydanlarında ‘Abdullah Öcalan’ın asılacağı’ ipi kürsüden aşağı fırlatan Devlet Bahçeli, dün neyse bugün de o. Ne politikalarında ne söyleminde ne de savunduğu ilkelerde bir sapma, bir değişiklik var.

“Bizimle yürü Türkiye” isimli seçim beyannamesini önceki gün kamuoyuna açıklayan Bahçeli’nin gündeminde de son günlerde sık sık milliyetçi mesajlar veren Erdoğan vardı: “Türklükle karşıma gelmeyin diyen birisine itibar etmek söz konusu değildir. Milliyetçiliği ayaklarımın altına alıyorum sözlerini ağzından kurşun gibi çıkaran, PKK ile masaya oturan, sonra bunu inkar eden kim olursa olsun nankördür, riyakardır. Bu itibarla Erdoğan her şey olabilir, her makama ulaşabilir, ancak şu fani dünyada olamayacağı, layık görülemeyeceği bir tek şey varsa o da milliyetçiliktir.”

Başbakan Davutoğlu’na da milliyetçiliğin 10 gömlek büyük geldiğini söyleyen Bahçeli, son salvoyu da “Beyannamesinde Türk ifadesini tek bir yerde kullanmayan, 2023 sözleşmesini PKK ile küresel cinayet şebekesiyle yapandan milliyetçi olmaz. Türk’üm diyemeyenden milliyetçi olmaz. Vatan satandan, bayram hasımlarıyla şehit katilleriyle yediği içtiği ayrı gitmeyenden milliyetçi olmaz, olamaz.” sözleriyle yaptı.

Bunların hepsini biliyoruz ve şaşırmıyoruz. AK Parti’den memnun olmayabilirsiniz, politikalarına, dünya görüşüne karşı olabilirsiniz. Ancak, bunu şerh ederek soralım:

Milliyetçi olan, tek vatan, tek bayrak isteyenler, bu topraklarda sürüp giden kardeş kavgasının bitmesine karşı mı?

Milliyetçi reflekslerle hareket edenler, artık bu milletin canlarının toprağa düşmemesine karşı mı?

Kavga, çatışma son bulduğunda, bunun getireceği huzur ve barış ortamı onları mutlu etmeyecek mi?

Çözüm Süreci sonrasında gelecek ekonomik refah onları etkilemeyecek mi?