Ne diyordu Şehit Halil Kantarcı…
“Güzel bir şey olsa da şöyle içten bir tekbir getirsek.”
Dün, tarihe geçen güzel bir güne daha tanıklık etti Türkiye...
Ülkemizi yeniden ellerinde oyuncak edebilmek amacıyla sahneye koydukları Gezi olaylarının organizatörü ve finansörü Osman Kavala’yı cezaevinden çıkarabilmek için ortak bildiri yayınlayan ABD’nin başını çektiği 10 ülke tükürdüğünü yalamak zorunda kaldı.
ABD, Hollanda, Kanada, Almanya, Yeni Zelenda, Finlandiya, Fransa, İsveç, Norveç, Danimarka, Türkiye’nin içişlerine müdahale anlamına gelen bildiriden geri adım attıklarını “Viyana Sözleşmesi’nin 41. maddesine bağlılığımızı teyid ederiz” mesajıyla duyurdu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘10 büyükelçinin istenmeyen adam ilan edileceğini’ açıklamasının ardından gelen bu geri adım, Türkiye’nin gücünü görmek ve anlamak istemeyen yerli taşeronlara bir kez daha hangi ülkede yaşadıklarını, hangi ülkenin siyasetçisi olduklarını hatırlattı.
Türkiye izzetli ve onurlu duruşundan da asla taviz vermeyeceğini bir kez daha tüm dünyaya ilan etmiş oldu.
Bu onurlu duruşu borçlu olduğumuz kişi, elbette Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan başkası değil…
Erdoğan’ı anlamak, yanında durmak için illa AK Parti üyesi olmak gerekmiyor. Sadece dünyaya Anadolu’nun feraset ve basiret penceresinden bakmak yeterli.
Anadolu’yu anlamak için de ‘aç karınlarına taş bağlayıp hürriyet ve istiklalinden taviz vermeyen’ bu aziz ve necip milletin bir evladı olmak yeterli aslında…
Ancak ısrarla anlamak istemeyenlere de yeni baştan onuru, şerefi, izzeti, haysiyeti, hürriyeti, bağımsızlığı tek tek anlatmak gerekiyor.
Ne diyordu, merhum Özdemir Bayraktar… “Nefsin izzeti yoktur, yapılan işin izzeti vardır.”
İşte Erdoğan, yaptığı siyaset işinin, milletine hizmetkarlık işinin, bu ülkeyi yönetme işinin, milletini bu ülkenin en yüksek makamında temsil etme işinin hakkını veriyor.
İşinin izzetini müdafaa ederken, milletinin, devletinin ve ülkesinin izzetini de müdafaa ediyor. Çanakkale’de, Kurtuluş Savaşı’nda,15 Temmuz’da göğsünü vatanına siper eden aziz milletinin emanetine sahip çıkmaktan bir an tereddüt etmiyor
Zerre taviz vermeyen duruşuyla, müstemleke zihniyetlerini her seferinde açık eden muhalefete ‘izzet’ kelimesinin anlamını kafalarına vura vura öğretiyor.
Hâlâ kafası basmayanlar için bir kez daha İslam Ansiklopedisi’nden alıntı yaparak anlatalım…
“Güçlü ve üstün olmak, galip gelmek, saygın olmak gibi mânalara gelen izzet, bu anlamlarının yanında bir kimsenin başkaları karşısında bedensel, psikolojik, ekonomik, sosyal statü vb. yönlerden güçlü, etkin ve saygın olması, baskı altına alınamaz bir konumda bulunması durumunu da ifade eder ve ‘âcizlik, alçaklık’ mânasındaki zilletin karşıtı olarak kullanılır” tanımını yapıyor ansiklopedi…
Erdoğan, izzet sahibi bir milletin, ülkenin ve devletin Reis’i olmanın gereğini yapıyor. Şühedanın izzetini savunuyor.
Şimdi dönüp sormak gerekiyor, yedi düvelin taşeronluğuna soyunanlara!
Ne oldu? Güvendiğiniz dağlara kar mı yağdı güneşli bir ekim gününde?
Hüsrana mı uğradığınız ey zavallılar
Anlayın artık bu ülkenin yeniden doğduğunu..
Anlayın artık Türkiye’nin eski Türkiye olmadığını…
Bel bağladığınız ağa babalarınıza gidip sorun şimdi; “Ağam madem özür dileyecektik, biz bu haltı niye yedik?” diye…
Bu güzel günü, 28 Şubat günlerinin meşhur cümlesi ve o günlerin izzetli evladı Halil’in temennisine cevap vererek bitirelim…
“Seni seviyoruz savunan Adam!” Allahu ekber!