Şimdi sizlere kimsenin umurunda olmayan, belki de “Ne alaka?” diyeceğiniz bir mağduriyet anlatacağım. Bunun için önce bir girizgâh yapmam lazım.
Malum, 1999 yılında ilk olarak hayatımıza girdi “Memurluk Sınavı.”
Adına “Devlet Memurluk Sınavı” yani kısaca “DMS” dedik. “Kamu kurum ve kuruluşlarına yapılacak olan personel istihdamının, şeffaf ve adaletli bir biçimde gerçekleşmesi ve sınav rekabeti içinde personel kalitesini en üst düzeye çıkartmak” amacıyla başlatılan uygulamam 2002’de Kamu personeli seçme sınavı (KPSS) adını aldı.
Memurluk Sınavı ile ilgili miladı 16 senedir ülkeyi yöneten AK Parti ile başlatmak mümkün. Süreç içerisinde çeşitlenen, öğretmenler için ayrıca yapılan, engelliler için farklı bir versiyonu üretilen sınav sisteminin, (atamalarda 2010’da ortaya çıkan ve failinin FETÖ olduğunu bildiğimiz soru çalma olayını saymazsak) şeffaflığı sağladığı bir gerçek.
Mezun olan öğrenci KPPS’ye girer, yeter puan alır, başvurusunu yapar ve son olarak tercih sırasına ve puanına göre uygun kuruma yerleştirilir.
Asıl konumuz öğretmen atamaları. AK Parti iktidar olduğu günden beri, yaklaşık 500 bin öğretmen ataması gerçekleştirdi ki bu eğitim kadrosunun güçlendirilmesi bakımında önemli bir adım. Zira iş bekleyen öğretmenler, öğretmen bekleyen öğrenciler devlet eliyle buluşturuldu. Hayır, meselemiz eğitim sisteminin işleyişiyle alakalı değil. 2012-2013 döneminde yapılmamış bir atama yüzünden yaşanan mağduriyet.
Yıl olarak yazıldığında çıkaramayabilirsiniz ama “Ömer Dinçer’in gidip Nabi Avcı’nın geldiği dönem” dersem hatırlayanlar olacaktır. O dönem Eğitim Bakanı olan Dinçer, “Eğitimde paradigmamızı değiştirmeye başladık” sözleri ile sistemde “Köklü” revizyonlara gidiyordu ve bunun bir ayağını da öğretmenler oluşturuyordu. 2013’te Bakan olur olmaz “Yatıyorlar” çıkışıyla görev başındaki öğretmenleri hedefe koyan Dinçer, görevden alındığı dönemde ise atama bekleyen öğretmenleri ise “Ben öğretmen olmak isteyenleri, Eminönü’ndeki caminin önünde bekleyen güvercinlere benzetiyorum. Bekliyorlar ki biri önlerine yem atsın. Allah’tan çocuklarım memur olmadılar” sözleri ile aşağılamayı tercih etmişti.
İşte o dönemde devlet-hükümet 2002’den beri devam eden atama politikasının dışında bir şey yaptı. Normalde Ağustos’ta ve Şubat’ta iki atama yapan devlet 2013 Şubat’ında atama yapmamayı tercih etti. Evet, belki bu hükümet politikası ve öyle uygun görmüş olabilirler ama bütün bir senesini Ağustos ve Şubat ayındaki atamalar için harcayan öğretmen adayları için bu kadar basit değil.
Madem devlette devamlılık esas 2013 Şubat’ında da az bir rakam da olsa bir atama yapılmalıydı. Nitekim o sene Şubat ataması bekleyen öğretmen adayları “Bir daha Şubat ataması yapılmayacak” sözleri ile kaçıp giden iş umuduna gözyaşları içinde bakarken, ertesi yıl Şubat ataması yapılınca ikinci bir hayal kırıklığı yaşadı.
Ve 2013 Şubat’ı AK Parti hükümetleri tarihinde atama yapılmayan tek Şubat ayı olarak tarihe geçti. Dediğim gibi, madem devlette devamlılık esası var bu her konu için geçerlidir ve 2013 Şubat’ında atama yapılmaması bir mağduriyete sebebiyet vermiştir.
Kabul edersiniz ki bütün bir yılını bu sınav için harcamış insanların yeniden aynı motivasyonla yeniden aynı sınava hazırlanması oldukça güç. “Üzerinden 5 yıl geçti bu neyin derdi?” diyebilirsiniz. Mesleğinden bu şekilde koparılmış, farklı işler yapmaya mecbur kalan insanlar tanıyorum. Yeniden sınava hazırlanma motivasyonları kalmadı ve yaşları da ilerledi. Hükümetten beklentimiz, gönülleri almak kabilinden sadece 2013 Şubat’ında mağdur olanlar için 3-5 bin öğretmen atamasının yapılması ve bu sürede zayi olan haklarını kıdem ve tazminat olarak geri vermesi.
Ben durumu anlattım. Gerisi, idarecilerimizin insafına ve vicdanına kalmış.