Türkiye’nin yakın tarihine baktığımız zaman kendilerini çok değerli, vazgeçilmez sanan; söyledikleri ve yaptıklarıyla ülkenin gündemini belirleyen, bir süre çok etkili olmuş ve ülkeye, siyasete, toplum hayatına yön vermiş, burunlarından kıl aldırmayan,  belli başlı kişilerin şu sıralarda esamesi bile okunmuyor. Mesela kimler?

Çevik Bir: 28 Şubat’ın kudretli(!) generali… Astığı astık, kestiği kestikti… Özellikle kartel medyasının postal yalayıcı gazetecileri, Erbakan Hoca ve dindarlar aleyhine kullanmak için ağzından çıkacak bir söze bakarlardı… Ülkenin askeri kanadını İsrail’in hizmetine sunmuştu. Hatta bu darbeci, cumhurbaşkanlığına aday olacak kadar ileri gitmişti. En son 28 Şubat davasından yargılandı, bir süre hapis yattı. Şimdi adını anan yok, 28 Şubat mağduru olup beddua edenlerden başka!..

Hikmet Uluğbay-Metin Bostancıoğlu: Ecevit Hükûmetinin Millî Eğitim Bakanları… İkisi de minicik kızları okullarından atmak, başörtülü kızlara ve Müslümanlara savaş açmakta çok mahirdi. Sonra Uluğbay’ı o küçücük kızların ahı tuttu ve intihar girişiminde bulundu. Ancak değerini oturdukları koltuktan alan bu adamlar, koltuktan indikten sonra bir daha hayırla anılmayacak şekilde unutuldular.

A. Necdet Sezer: Cumhurbaşkanı olduktan sonra millete ve değerlerine savaş açmıştı. Ramazanlarda özellikle milletin önünde su içip yemek yiyerek belli odaklara mesaj vermişti. Tek yaptığı icraat(!) kamusal alanı başörtülülerden ve dindarlardan korumak olmuştu. En son Tarık Akan’ın cenazesinde ortaya çıkmasa öyle bir cumhurbaşkanı olduğunu da kimse hatırlamayacaktı.

Erkan Mumcu: Adını ilk defa Mesut Yılmaz hükûmetinde bakan olunca duymuştuk. İstanbul Üniversitesi rektörü Alemdaroğlu’na ayar vermesiyle sevmiştik. 2007’deki meşhur cumhurbaşkanlığı seçiminde karanlık odaklarla hareket ederek kendi kendini bitirdi. Şimdi hatırlayan yok, varsa da hayırla anmadıkları kesin.

Abdüllatif Şener: Ak Parti’nin en önde gelen adamlarından biriyken karanlık odakların ve CHP’nin gazına gelerek cumhurbaşkanlığına heveslendi. Başörtüsü, şarap gibi konularda saçma sapan açıklamalarıyla büyük tepki topladı. Kendini olduğundan çok değerli sanıp Ak Parti’den ayrıldı. Kendini değerli kılan insanlara sırtını döndüğü gün bitti ve kibrinde boğuldu.

Bülent Arınç: Önce Mavi Marmara olayından sonra İHH ile ilgili, sonra 7 Haziran seçimleri öncesinde Melih Gökçek ile ilgili yaptığı açıklamalarla kendinden buz gibi soğuttu bizi. FETÖ için bizi cüppesini giymekle tehdit etmesi, tuz biber oldu hepsinin üstüne… 15 Temmuz darbe girişiminden sonra yaptığı açıklama ise “Yuh!..” dedirtti hepimize!.. O gece anlamış FETÖ’nün silahlı terör örgütü olduğunu!.. 7 Şubat MİT darbesi, MİT tırlarının durdurulması, 17-25 Aralık darbe girişimleri onun için olağan şeylermiş yani!.. “Reis” dediği adamın “Bunlar terörist, bunlar Haşhaşi!..” sözleri onun için hiçbir anlam ifade etmemiş. Hâlâ dava arkadaşlarına değil de FETÖ’ye inanıyormuş 15 Temmuz’a kadar? Sürekli başımıza kaktığı 50 yıllık siyaset hayatının finalini böyle yapmamalıydı!..

Şimdi sizleri kimse hatırlamıyor, bizim için bile şaşırtıcı bir hızla toplum hafızasından siliniyorsunuz.