Malum, oldukça hassas bir dönemden geçiyoruz… Biliyorsunuz, devletin pek çok kademesinde, farklı birimlerinde, değişik bakanlıklarda çalışan binlerce memur, FETÖ ile ilişkisi tespit edildiği için işinden atıldı.

Bu aslında, OHAL kapsamına alınan bir ülkede beklenmedik bir karar değil. Sonra, darbe girişiminin ardından beklenen, doğal olan budur; devlet, kendine tehlike oluşturan, vatandaşlarının özgürlüklerini, birlik ve beraberliğini yok etmeye yönelik her türlü tehdidi yok eder.

Ergenekon soruşturmalarını hatırlayın lütfen. Vakti zamanında FETÖ’nün müthiş derece üzerine gittiği Ergenekon soruşturmalarında, tehdit oluşturduğu iddiasıyla onlarca suçsuz insanın işine son verilmiş, hatta birçoğu haksız yere içeri tıkılmıştı. O gün oluşturulan darbe girişimi algısıyla çoğumuz kaygılanmış, heyecana kapılmış, işten çıkartılmalarını, hapse tıkılmalarını hak ettiklerini düşünerek ses çıkartmamıştık. Bugün geriye dönüp baktığımızda, FETÖ’nün, stratejik noktada görev yapan herkesi hedefine koyarak, “ya benimsin, ya yoksun” mantığıyla pek çok insanı Ergenekon soruşturmasına dahil edip, makamlarından alaşağı ettiğini görüyoruz. Ama iş o ki mağduriyetleri zamanında görmek, üzerimize düşen görevi yaparak yetkilileri o gün uyarmak gerekmiş.

Hatta şahsen ben, arkadaşlarımdan birinin kardeşinin uğradığı haksızlığa bile şüphe ile bakmış, onu çok iyi tanımama rağmen oluşturulan havaya aldanarak, “acaba suçlu mu?” düşüncesiyle hareket etmiş, sessiz kalmıştım. Bu arkadaşım ailece sıkı bir Ak Partili olmasına rağmen, kardeşinin uğradığı haksızlık giderilmediği için, ne yazık ki bir anda AK Parti düşmanı haline gelmişti.

İşte bugün bu görev yeniden bizde, duyarlı vicdanlarda.

Bugün, FETÖ ile mücadelesine bizzat şahit olduğum arkadaşlarımdan, FETÖ’cü olduğu iddiasıyla mağdur olanlara var. Memurların görevlerinden alınmalarıyla ilgili nasıl bir istihbari çalışma yapıldı, tam bilmiyoruz ama, eksik, yanlı ve yanlış bir çalışma yapıldığı gün gibi ortada. Dönüşü olmayan bir yola girmekten, yeni, tamir edilemez mağduriyetler oluşturmaktan, devlete güvenin doruk yaptığı böyle bir zamanda, bu güveni bir kez daha yıkmaktansa, ciddi bir çalışma yapılarak suçluların tespit edilip, cezalandırılması gerekmez mi? Bırakın kişileri, FETÖ’ye hizmet ediyor diye, “Milli Görüş”cülüğü toplumca kabul görmüş, bilinen pek çok dernek var kapatılmak istenen. Bu nasıl bir istihbari çalışma, bu nasıl bir ciddiyetsizlik, bu nasıl bir sulandırma, anlaşılır gibi değil? Devleti yöneten bürokratik kadroda hala ciddi bir bilgisizlik, ciddi bir şuursuzluk olduğu gün gibi aşikar. Unutmayalım, bir kişinin bile mağduruyeti, FETÖ ile mücadelede insanların kafasında sorular oluşmasına, haklı iken haksız konuma düşülmesine neden olabilir. Bir kişiye yapılan haksızlık bile tüm topluma, tüm insanlığa yapılan haksızlıktır mantığı ile hareket edilerek, bu süreçte çok daha dikkatli olmak gerekmez mi? Hala siyasette ve belli başlı bürokratik kadrodaki makamları işgal eden kripto FETÖ’cüler var. Bunlar, sağlam duruşlu pek çok kişiyi, STK’yı, kurumu, makam sahiplerini suçlayarak işi sulandırmak istiyorlar. Acilen bunun önüne geçmek gerek.   

Bir diğer mevzu, geçenlerde başbakan Yıldırım’ın açıkladığı ve bizi ziyadesiyle üzen, PKK’y bulaşmış memurların görev yerlerinin değiştirilmesi ile ilgili. Bu, başka bir haksızlık… Terörün ve teröristin iyisi kötüsü olur mu? FETÖ’ye bulaşmış memurların işinden atılıp, alanlarında çalışma lisansları bile iptal edilirken, PKK terör örgütüne bulaşmış memurların sadece görev yerlerinin değiştirilmesi, hangi akla, mantığa sığar? Bunu toplum vicdanı kabul eder mi?  Bu anlaşılmaz karar, hiç şüphesiz mağduriyetin daniskası olacaktır. Bence bu fikri başbakan Yıldırım’a kim verdiyse, ona ve hükümete aleni tuzak kurmuştur. Bu kararın toplum vicdanında oluşturacağı onarılmaz yarayı biz görüyoruz da, onlar mı görmüyor? Asıl PKK’ya bulaşmış memurların bir an önce işinden atılıp, çalışma lisanslarının iptal edilmesi gerekmez mi? Bu nasıl bir anlayış, kabul eldir gibi değil? Hükümette, PKK’ya bulaşmış memurların görevlerinden atıldığı zaman PKK’ya katılacağı gibi bir korku varsa eğer, bunlar zaten PKK’ya katılmışlar. En azından bu terör destekçilerinin devletten beslenmelerinin önüne geçilmiş olur.

Hükümet zannediyor mu ki, görev yerleri değiştirildiği zaman fikirleri değişecek ve devlet yanlısı olacak? Eğer böyle bir düşünceleri varsa, bu ancak ham hayaldir.

PKK’ya maddi ya da fikirsel destek sağlayan memurların bir an önce görevlerinden el çektirilmesi, toplum vicdanında olağanüstü kabul görecek, devlete güven daha da katlanacaktır.

Bizden söylemesi…