TBMM Başkanı İsmail Kahraman, 1925 Takrir-i Sükun kanunu ile jiletli tellerle, yağlı urganla, silah süngüsüyle milleti kuşatan, ceberrut devlete ve uygulamalarına “Yeni Anayasa’da laiklik olmamalı” söylemiyle haykırış ta bulundu, eşref-i mahlukatın vicdanlarına seslendi.  Devletini teröre destek vermekle suçlayan casuslara “İfade özgürlüğü” söylemiyle kalkan geren CHP’de sıcağı sıcağına istifa çağrılarına başladı. Tencere tavacıların, gezicilerin ve PKK’lıların azınlığı sokağa çıkarken, çoğunluğu ise AK Parti’den Kahraman’ın fikirlerine destek açıklaması bekleyip, sokakta yakmak istedikleri ateşi meşrulaştırmak amacıyla ellerini ovuşturmaya başladı. Çok geçmeden, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu verdikleri beyanlarla bu darbecilerin yavrularının heveslerini kursağında bıraktı, konu kapandı.

Deizmin süslenmiş hali

Lakin açmamız gereken binlerce idam ve zulümle dolu tozlu raflarda bekleyen sayfalar var. Bin yıllık kudretli ağacın sağlam duran dalı olan Türkiye artık laiklik kavramını tartışmalıdır. Laikliğin kaldırılması ve uygulanmasını değil, anlamını analiz etmeli, millete söz hakkı verilmelidir. Laiklik 1789 Fransız ihtilali ile yönetim sistemlerine sirayet eden bir akım. Aslında “Deistliğin” hukuk diliyle süslenmiş hali. Deistlik ise masonların iman ettiği batıl bir inanç… Türkçe’ye tercümesi Arapça yok anlamına gelen “La” ile Farsça din anlamına “İK” yani din yok olarak yapılmıştır. Osmanlı’daki tabiri ise “La-dini” dir, kısaca dinsizlik. Batı, laikliği devletin dini olmaz, devlet her ferdin dini inancına saygılıdır, şeklinde tanımlar. Sadece tanım, eylem değil. Eylem olsa, “İslamofobi”  icat edilmezdi. Laikliğin babası olan Fransa’da üniversitelerde başıörtünün yasaklanmasının hazırlığı yapılmazdı, Avrupa’da camiler kundaklanmaz, Müslümanlar katledilmezdi.  Türkiye laikliği 1937’de kabul etti. Laikliğin hayata geçirilmesinin en kritik adımı 1925 yılında çıkarılan Takrir-i Sükun kanun oldu.  Laikliğin zemini hayır diyen değil “Ama” sözcüğünü kullanan 250 bini aşkın Müslümanın idam sehpalarında şehit edildiği, Türkiye tarihinin en karanlık 12 yılında hazırlandı.  CHP’nin laikliği, haçlı Avrupa’nınkine razı getirecek konuma getirdi, devletin asıl sahibi olan milleti. CHP, laiklik adıyla darbeler yaptırdı, partiler kapattırdı, milyonlarca insanı fişletti, ekmeğinden etti, işkencelerin kemik kıran sopası oldu daima. Din özgürlüğü dedi, Kel Ali’nin “Giy domuz”  deyimiyle bize Batıya karşı esaret gömleğini giydirdi. İslamcı siyasetin AK Parti’ye kadar tüm partilerini “Laikliğe karşılık suçlamasıyla kapatan AYM, CHP’yi neden tarihin sayfalarından neden silmedi? CHP’nin bu milletin dinine hasımlığı var ve buda laikliğe aykırı, CHP açıkça laikliğe ve devlet düzenine düşmanlık ediyor. Ama AYM piyasada yok. CHP’nin laikliğinde din devlete karışmıyor ama devlet dine karışıyor, bugün iktidar olsalar her biri Kel Ali, Kılıç Ali olmak için sıraya girer.  Ben ifade özgürlüğümü kullanarak CHP’nin ideolojisine de, laikliğe de karşıyım, hatta düşmanım. Zannımca her Müslüman aklında şu sorulara cevap aramalıdır: Sen kendini, Batı’dan küçük mü görürsün, yoksa beşerin hukuku Allah’ın hükmünden mi üstün?  Laiklik, Allah’ın hükmü kadar inançlara saygılı mıdır? Osmanlı ve Selçuklu dönemindeki özgürlük bugün dünyanın hangi diyarında var?