Dış politika Türkiye’nin son dönemde en başarılı olduğu alanlar arasında yer alıyor.
Çevremizde neredeyse yakın zamanda savaş yaşamayan ülke yok gibi.
Etrafımızdaki ülkeler sürekli savunma ve güvenlik alanlarına yatırım yapıyor.
Bu süreçte Türkiye çatışma alanlarında ortaya koyduğu sağduyu, çözüm odaklı söylem ve eylemle dikkat çekiyor.
Son bir hafta içerisinde Rusya’dan ABD’ye, Almanya’dan Ukrayna’ya, Yunanistan’dan İsrail’e ve Azerbaycan’a kadar liderlerin ve siyasilerin yönünü döndüğü yer; Türkiye oldu.
Fransızlar, medya kanallarında Ukrayna ve Rusya’nın buluşma noktası olarak Antalya’yı seçmiş olmalarına karşın Macron’u hedef tahtasına oturtturdular. Uzlaşı ve diplomaside Fransa’nın öncü rol oynayamaması ve Türkiye’nin özne bir aktör olarak diplomaside öne çıkması Fransızlar başta olmak üzere pek çok ülkeyi rahatsız etti.
Tüm dünyanın gözü Antalya Diplomasi Forumu’ndaydı. Küresel ve tematik yaklaşımlarıyla Forum, ikinci yılında bir cazibe merkezi olarak rüştünü ispatladı.
Bu başarıda yıllarca ortaya konan istikrarlı politikaların payı büyük.
Uluslararası arenada, diplomaside aranan en önemli kriter; güven duygusudur. Ülkelerin güven duyacakları lider sayısı o kadar az ki…
Büyük güçlere baktığınızda, yalan ve iki yüzlü siyaset artık bıktırma noktasına geldi. Ne kurumların ne de ülkelerin bir prestiji kaldı.
Bu noktada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Dünya beşten büyüktür” söyleminin önemi apaçık ortaya çıkıyor.
İşte bu nedenle dünya ülkeleri toplanmış, Antalya’da savaşa çare arıyor. Elbette ilk görüşmede savaşı bitirecek bir sonuç beklenmiyordu. Önemli olan tarafların esnek, bağımsız, özgüvenli ve süreci yönetebilecek tecrübeye sahip bir muhatapla karşılanmasıydı. Bu özellikler ise Antalya’da ziyadesiyle karşılandı.
Türkiye’yi gerek bölgesel gerekse küresel pratiklerle dünyanın gündemine getiren pozitif unsurlardan biri de hiç şüphesiz insani yaklaşımlarıydı.
Türkiye gerektiğinde sert gücünü sahada gösterebilecek imkan, kabiliyet ve başarıya sahip bir ülkedir. Gerektiğindeyse “insani diplomasi” ile merhametini din, dil ve ten rengi ayırt etmeden ortaya koyan bir yaklaşım sergilemekte. İnsani yardım ve mültecilere eşit muamelede bulunan ülkemiz politikaları, dünya standartlarının çok üstünde bir pratik ortaya koymakta.
Avrupa kapılarına gelen mülteciye kimlik sorarken ve ten rengine bakarken Türkiye adeta can suyu oluyor. Ülkemiz, dün de böyleydi, bugün de aynı büyüklüğü gösterebilmekte.
Tüm dünyanın ihtiyacı olan bu standartları ülkemizin pratize ediyor oluşu, Türkiye’yi merkeze taşımaktadır.
Türkiye, sahada ve masada bağımsız anlayışıyla inisiyatif almaktadır. Hem kendi ali menfaat ve çıkarlarını korumakta hem de mazlumlara kucak açmaktadır. Bu iki ayaklı politika istikrarla bütünleşerek muteber bir Türkiye imajı oluşturdu.
Türkiye, kendi yolunda devam edecek, büyüyecek ve gelişecek. Bu süreçlerde Türkiye’ye olan ihtiyaç daha da büyüyecek.
Avrupa insan haklarında gerileme yaşayarak kendi sonunu getiriyor.
Rusya ise Batının tuzakları ve kendi hırsları arasında dengeyi yakalamakta sorun yaşıyor.
ABD süreci kurnaz ve akıllıca yürütüyor.
Çin ise sinsi ve sessiz bir şekilde ilerliyor.
Dünya karmaşık ve çok yönlü ilişkiler ağında sorunlu bir süreçten geçerken Türkiye olarak her zamankinden daha güçlü olmak zorundayız.
Pandemi ve savaşlar, toplulukları sarstı.
Küresel sancı büyük.
Selamet; ülkemiz ve tüm mazlumlar için olsun.