Ortadoğu da değil, kalbimizin ortasında Kudüs, başı dumanlı derdimiz, elleri kınalı gelinimiz, yüzü çizgili, firari sevdamız Kudüs, koca yumruğumuz Kudüs.

Dertli ve acılı, hüzünlü ve kederli.

Nazir Kabbani’nin de dediği gibi, “Ey Kudüs, ey peygamberler kokusu, ey yerin göklere en yakın avlusu.”

Canım Kudüs, azîz Kudüs . . .

Selahaddin Eyyub-i’nin gönlü, Nuri Pakdil ‘in acısı, Şabir Banbunhay’ın hasreti Kudüs …

Ey Kudüs, Sen ki bâd-ı sabanın nefesiyle mest idin, Ömer’in sana gelip yüz sürdüğü toprak idin, gökyüzünün kalbine merdiven idin.

Sen armağan idin Kudüs.

Mukaddes idin, Arş u Kürsi’den müjde idin.

Yok artık sokaklarında lâle sümbül kokuları diyorlar, güzelim gökyüzü kuşların değil, küfrün ve bombardımanın yuvası olmuş, soysuzlar demir atmış Kudüs’ün kalbine diyorlar.

Dağlarına firavun yuva yapmış Kudüs …

Musab’ları kayıp, Hamza’ları zindanda Kudüs…

Ah Mir’âc- un Nebî, Ah Mescid-i Aksa, Ah Arzu’l Mubarek, Ah Beytü’l Makdis

Allah Resûl’ünün pâyine yüz sürerek miraca yükseldiği kutsi şehir

Canım Kudüs, azîz Kudüs . . .

Ayırt etmeksizin seni İstanbul’dan, Bağdat’dan, Şam’dan.

Sadece acınla değil, kanınla, canınla, toprağınla hüznünle seviyoruz seni Kudüs.

Tarık Tufan’ın da dediği gibi:

“Gökyüzünde yaratılıp yeryüzüne indirilen şehir, ALLAH şehri Kudüs.”

Selahattin Eyyubi’nin kalbiyle Kudüs “Xude Mezıne”

Haris bin Halid’in diliyle Kudüs “Allah-u Ekber”

… ve seni çekiyoruz Kudüs

33 Defa SubhanAllah

33 Defa Elhamdülillah

33 Defa Allahu Ekber

ve daimi bir dil ile Lâ ilahe İllallah…