Bugün önemli bir sıkıntımıza, kanayan bir yaramıza, parmak basacağız. Kaybettiğimiz dil hassasiyetimizi, unutulan kelimelerimizi ele alacağız.
Ülkemizde -özellikle de gençlerimiz arasında- dilimizi güzel kullanma, kendimizi iyi bir şekilde ifade edebilme konusunda çok ciddi sıkıntılar yaşanıyor.
Gittikçe Türkçeyi unutuyor yeni nesil. Günlük konuşma dilinde kullanılan kelime sayısı, beş yüzün altına ineli çok oldu. Gençlerimiz, öyle kelimelerin anlamını bilmiyor ki şaşırmamak elde değil.
Liseye gelmiş bir öğrenci, Türkiye sınırları içinde kullanılan ortalama her kelimeye aşina olmalı; anlamını bilmeli ve kendisi de kullanmalı… Kullanmazsa İnternet diliyle konuşmaya başlar ve kendini aydın sanan cahiller sınıfına dahil olur!..
Peki arkadaşım, sen ne durumdasın; hâli pürmelaline bir bakalım mı?
Elini yıkadıktan sonra elini sildiğin havluya, ninen “peşkir” deyince aval aval bakıyorsan vah sana!..
Geçen yıl yerine “bıldır” kelimesini kullandıklarında apışıp kalıyorsan çok cahilsin arkadaş!..
Yaşlı biri “Git de bibini çağır.” dediğinde halanı çağırman gerektiğini anlamadıysan emmi, dayı, hala, teyze çocuklarının hepsini “kuzen” kelimesiyle ifade etmen gayet normal kardeşim!..
Komşuların yüksek sesle tartışmasına “cangama etmek” denildiğini duymadıysan utanmalısın dostum!..
Saçı olmayan bir adama veya ağaç olmayan tepelere “cavlak” denildiğinden habersizsen sen boş yere yabancı dil öğrenmeye çalışma, önce kendi dilini öğren delikanlı!..
Oyun oynarken sürekli oyun bozup mızıkçılık edene “cıllıdı” demediysen suç sadece senin değil, sana bu kelimeleri öğretmeyen anne ve babanındır aynı zamanda!..
Dağlarda “cırlavuk” sesi dinlemediysen bu, sadece ağustos böceği ve karınca hikâyesini bir Fransız’dan okumuş olmanla alakalıdır muhtemelen!..
Bez yerine “çaput” kelimesini hiç kullanmamışsan yazık olmuş sana be genç adam!..
Terlediğin zaman sürekli duş almış, yıkanmış ama bir dereye, gölete girip “çimmemişsen” sen çocukluğunu yaşamamışsın aslanım!..
“Erinenin oğlu kızı olmamış.” dediklerinde “erinmek” kelimesinin anlamını başkasına soruyorsan affınıza sığınarak yuh demek istiyorum size!..
Biçilen ekinlerden geriye kalan tahıl köklerine “firez” dendiğini duymamışsan bu topraklarda yaşamışsın sen yavrucuğum!..
Deden, “Gadasını aldığım, insanlara garamet çalmak çok büyük günah.” dediğinde sen “Kurban olduğum / günahını yüklendiğim, insanlara iftira atmak çok büyük günah.” dediğini anlayamadıysan vah sana!..
“Tavuklara gıran girdi.” dediklerinde, tavukların salgın hastalık sonucu tamamen öldüğünü anlamayacak kadar cahilsen bir an önce Türkçe kursuna başla!..
Seni kaşıntı tuttuğunda “Her yerim gidişiyor.” diyemiyorsan ne diyeyim ki ben sana!..
WC’yi, tuvaleti biliyor ama hela kelimesinden haberdar değilsen daha sana ne anlatabilirim ki?
Bir yaşlı “Kaç horantasınız?” dediğinde ailenizdeki kişi sayısını sorduğunu bilmemen de az ayıp değil hani!..
Evlenecek çağa geldin ve bir kıza/erkeğe işmar edip derdini anlatamadıysan sende iş yok o zaman; el, kaş, göz işaretiyle anlaşmak da bir marifettir.
Güzele, yakışıklıya “keleş” denildiğini de bilmiyor olamazsın ellam. Şimdi bana “ellam”ın ne demek olduğunu sormazsın “herhâlde” diye düşünüyorum!..
Gömleğe “miltan”, avuca “pança”, dürüme “sokum” şımarmaya “şinnimek”, asma yaprağına “tevek”, canı çekmeye “umsunmak”, oyunda yenmeye “ütmek”, yağı, tadı az olana “yavan” denildiğini de benden öğrenecek değilsiniz zahar (herhâlde) değil mi?