Daha önce de olmuştu bu. Bilen biliyor ne olduğunu. Dinin kendisini anlamak yerine hiç olmayacak, hiç kimsenin işine gelmeyecek detaylarda dini yabancılaştırmak. Gerçeğin duruluğunu ipe sapa gelmez, tahrik edici, iç gıcıklayıcı polemiklerle bulandırmak. Sözü sadede getirmek yerine, kıyıdan köşeden ayartıcı magazinler toplamak, safi zihinleri lafazanlıklarla boğmak. Âlemlerin Rabbi’ne onurluca tâbi olmak dururken, tâbi olamadığında da mahcubiyetle özür dilemek varken, Allah’a da dinini öğretmeye kalkacak denli ukalalıklar yapmak, mide bulandırıcı sahte vecibeler icat etmek. Doğrudan ve açıkça, dobra dobra ve mertçe, karşı çıktığını, sevmediğini söyleyemeyince, arkadan dolanmak, kıvırtmak, topu taca atmak.

“Daha önce de olmuştu bu” diyorsam, kafamdan değil. Kur’ân’ın her kıssası beşerî maceraları kodlar, sürekli tekrarlayan insan davranışlarının zembereğini gösterir bize.

Hatırlarsanız-ki hatırlamak farzdır ayet olunca-sonunda eski alışkanlıklarına dönüp sığırı putlaştıran İsrailoğulları’na, yekten bir teklif gelir. Gayet duru bir cümleyle gelir teklif. Hiçbir tevili kaldırmayacak denli doğrudandır: “Bir sığır kesiniz!” İşte bu kadar! Eğer herhangi bir sığırı kendi elleriyle keserlerse, kendi sapmalarını da bitireceklerdir, bir sığırın kesilebilir olduğu gerçeği ile yüzleşeceklerdir. Ama kolay mı bu? “İsraioğulları sana söylüyorum, ey Müslüman sen anla!” edasıdır bu. Ulvi bir nezaketle, hep yapageldiğimiz davranışımızı ayna diye karşı koyar bu kıssada.

Başlayalım.

Bakara  67. ayetin meali şöyle: “Mûsa, kavmine,Allah bir sığır kesmenizi emrediyor demişti. Onlar da “Bizimle alay mı ediyorsun?” demişlerdi.  O da “Cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım” demişti.

Rablerine kul olduklarını kabullenmeye o kadar yabancılar ki “Dalga mı geçiyorsun bizimle!” demeye hazırlandıkları kalınca bir zar içinde tutuyorlar uykularını.  Niye sığır kesecekmişiz ki? Nereden çıktı bu şimdi? Bu çağda olacak iş mi?

Bakara 68. ayetin mealiyle devam edelim:  [Ey Mûsa] Sen bizim adımıza Rabbinle bir konuş, bize onun ne olduğunu açıklasın” dediler.

Bak sen! Rab onların Rabbi değilmiş meğer. Rabbinle-Rabbimizle değil-sen bir konuş-biz değil! Doğru ya; Rable ilişkilere Mûsagiller bakar. “Biz o kökten dincilerden değiliz.” “Camiye siz gidin!” “Normaliz biz!” “Ama lütfen, cenaze namazımızı gelin kılın. Biz sizi kapı önünde kara gözlüklerimizle bekleriz. Siz ‘iyi biliriz”deyiniz, dua ediniz. Biz cenaze arabasının arkasından melül suratlarla gelmesini biliriz.” “Hocaları da Cuma sabahları magazin programlarımıza da çerez diye kabul ederiz.” “Kandil simitlerimizi eksik etmeyiz.” “Ölüm gibi sevimsiz konulara siz bakın! Biz plajda sizi bekleriz!” “Ara sıra başımıza şallar geçirip umreye de gideriz.” “Mevlit okumaya geliniz ama kutsal içkimiz viskimize, millî vecibemiz rakımıza laf ettirmeyiz.” “Keyfimize dokunur şeyler söylerseniz, ‘hadii oradan!’ diyebiliriz. Haddinizi biliniz.”

Bakara’nın 68. ayet (devam):  Musa:  “Allah diyor ki, O [sığır] ne yaşlı ne de körpe; ikisi arasında bir sığır. Size emredileni hemen yapın.”

Emredileni yapmak, hem de hemen yapmak yerine, hiç emredilmeyen, hiç öncelenmeyen detaylarda oyalanmak kolayımıza geliyor. “Sığırı kesmesine keseriz de…” “Kesmek işimize gelmiyor diyecek dürüstlüğümüz yok.”  “Kesmiyoruz işte!” diye kesip atamıyoruz. “Genç mi olsun yaşlı mı polemiğinde sonuna kadar varız.” “Şey…  Namaz kıl diyorsunuz da, niye ibadet dili Türkçe değil!” “Hem sonra ezanlar daha güzel okunsa ya!” “Kadınlar niye arka safta? Ayıp olmuyor mu ama…”

Bakara 69. Ayet:  Bu defa, “Sen bizim için Rabbinle bir daha konuş da, bize sığırın rengini açıklasın” dediler. [Allah] diyor ki,sarı renkli, parlak tüylü, bakanların içini açan bir inektir.”

“Keseceğiz, keseceğiz de…”  “Kafamıza takılıyor da ikide bir, mezarlıktan geçerken ıslık öttürebilir miyiz?” “Dükkân senin Mûsa!” “Bizim de babamız hacıdır ama…” “Tamam, özgürlük ama bir de şunu çene altından bağlasana…” “Yani diyorum ki, bir de horozdan kurban kessek…” “Sen de kadeh kaldırsana…” “Başörtüsüne türban deme, dedim ya sana…” “Ayyy, nasıl da unuttuk, inek mi kesecektik?” “Affedersiniz, sarı mı olsun demiştiniz?” “Açık sarı…” ”Sarı demişken, şu Araplara çil çil para kaptırıyoruz ama…”

Bakara 70. ayetle devam:  “[Ey Musa] Sen bizim için Rabbinle bir daha konuş da, bize bu ineğin nasıl bir inek olduğunu açıklasın, nasıl bir inek keseceğimizi anlayamadık. Biz, inşaallah emredileni yapma yolunu buluruz” dediler.

“Bizim de kalbimiz temiz!” “İlk fırsatta ineği keseriz.””Ne diyordunuz hocam, yakmayan kefen diye bir şey mi vardı?”  “Mars’taki suyla gusletsek olmaz mı?” “Yine mi elinizden kaçtı öküz?” “Derilerini kime vereceğiz?” “Peşime düşen erkeği oyalarsam, kul hakkına girer miyim?” “Hocam, yok mu acıklı bir menkıbeniz, yerlerde geziyor reytingimiz.”“Ağlamasına ağlarız da, kime öfkelenmişti Hazreti Ömer?” “Efendim? Duyamadım, inek mi dediniz?” “Kes mi?” “Şeyy…” “Diyecektim ki Cenaze namazı ayakta kılınıyor da, diğerleri niye öyle?”

Ayet 71’e geldik.  “Hâlâ ineği kesmediniz mi dediniz?Aşk olsun, kaçmıyoruz ya!”

1. Ayet: [Musa] dedi ki, “Allah şöyle buyuruyor: ‘O, henüz boyunduruk altına alınmayan, yer sürmeyen, ekin sulamayan, serbest dolaşan (salma), renginde hiç alacası bulunmayan bir inektir.’”

“İftara bekleriz!”“Oruç tutmuyor diye dövmek yok ama…” Bizim promosyon Kur’ân’ımız sizinkinden daha iri hem…”“İnek mi dediniz?” “Kesmeyeceğimizi kim söyledi?” “Hiç olur mu öyle şey, biz de dindarız…” “Allah’la kul arasına girmeyiniz!” “Bak, bir daha diyoruz, dükkân sizin, biz ne inekler keseriz.” “Yenim dar olmasa…” “Kes dediniz de kesmedik mi?” “Sarı mı olsun demiştiniz?” “Yaşlı olmayacaktı değil mi?” “İnek mi?” “Benim ninem de başörtülüydü ama…” “Oğlum, Tayfun, ayranlar gelmedi mi hâlâ?” “Koş Ali koş, televizyona baksana!” “Tut Ayşe tut, ağzınla kuş tutsana…”

Ayet 71in devamı: (Son dakika haberi: İneği hâlâ kesmediler) “İşte şimdi gerçeği anlattın”dediler. Hoş geldin ey Kurban. Yine mi Hac mevsimine denk geldin. Var mısınız televizyonda sidikli bir tartışmaya daha!

“Kes!”erler inşaallah.. .

Ayet 71 (hâlâ devam):  Ve [nihayet] kestiler ama az kalsınkesmeyeceklerdi.”