ABD için kullanılan bir tabir vardır, özellikle Avrupa’da söz konusu Amerika olduğunda mutlaka “harikalar diyarı” veya “sınırsız imkânlar ülkesi” tabiri düşer konuşmanın bir yerinde. Tabak yıkayan garson yamağının kısa sürede nasıl da milyoner olduğunu, yükselmek isteyenin önüne ne devletin ne de milletin engel koyduğundan bahsederler. Oysa yanılıyorlar, bu sadece kapitalizmin başaktörü konumundaki ABD’nin Hollywood’un yardımı ile çizmek istediği pozitif imajın bir parçası. O sınırsız imkânları Brooklyn Köprüsü’nün altında yatan evsizlere sorun anlatsınlar…
İddia ediyorum asıl sınırsız imkânlar ülkesi Türkiye…
Anlatayım hak vereceksiniz…
Affınıza sığınırım ve sizi peşinen tenzih ederim, ama farz edin babanızın rüşvetçi bir memur olduğu iddia ediliyor… Tapu memuru olarak görev yaptığı Patnos’ta adını duyanlar yaka silkiyor, arkasından onu hayırla anacak bir tane bile adam bulunmuyor…
Ulusal televizyon kanalları dahi babanızın görev yerinde yaptıkları röportajlarda babanızı hayırla yâd edecek bir tane bile adam bulamıyorlar, rüşvet karşılığı arazi büyütmeden tutun, aldığı halılar ve altınlar karşılığında çevirdiği fırıldakları anlatıyor kameranın her önüne geçen, düşünün iddialara göre böyle rüşvetçi bir babanın haramzade oğlusunuz…
Bu da yetmezmiş gibi bir de annenizin adının Yemuş olması gibi bir engeliniz var…
Annenizin hakkında şöyle bir iddia var: Ermeni tehciri sırasında Areli aşiretine mensup bir Ermeni’nin kızının oğlusunuz. Ne var bunda demeyin, Ermeniler’le bizim 100 yıllık bir kan davamız var, ninelerimizi kazığa çakan, yedi düvelle cedelleştiğimiz bir dönemde bizi sırtımızdan vuran bir milletten bahsediyoruz… Bugün dahi bütün uluslararası platformlarda bizi soykırım yapmakla suçlayan, elinden gelse bizi bir kaşık suda boğacak bir milletten bahsediyoruz…
Yani yaşadığımız ülkede en sevmediğiniz etnik köken hangisidir diye yüz anket yapsanız yüzünde de birinci sırada çıkacak Ermeniler’den bahsediyoruz… Yani bu Amerika’da Kuzey Koreli olmak gibi veya Gazze’de yaşayan bir İsrailli olmak gibi ciddi bir handikap…
Bütün bunlar yetmezmiş gibi, şahsi geçmişiniz şaibelerle dolu, 1992’de kârla devraldığınız SSK’yı sadece 1 yılda yüzde 2 bin 684 zarar ettirmişsiniz, başında 7 yıl kaldığınız kurumu 1 milyar 120 milyon lira zararla devretmişsiniz, dünya kadar usulsüzlük ve yolsuzluk var aleyhinizde…
Bu da yetmezmiş gibi ciddi bir karakter zaafınız var, ağzınızdan sürekli argo ve belaltı kelimeler dökülüyor, örneğin milletin Cumhurbaşkanı’na “Milletin anasını belleyenlerin adayı” diyebiliyorsunuz. Hitabetiniz yok, duruşunuz yok, karizmanız yok…
Ortaya attığınız iddialar sürekli birer birer elinizde patlar… Seçim günü gelir, oy kaydınız olmadığı için kendinize oy bile atamayacak kadar acizsinizdir…
Yürüyen merdivene ters binmeniz bir kenarda dursun, yaşadığınız ülkenin İstiklal Marşı’nı dahi kâğıttan okurken bile yanlış okursunuz. Basiretsizliğiniz ve kabiliyetsizliğiniz o kadar ayyuka çıkmış ki, öz ağabeyiniz bile sosyal medya hesaplarından sizinle dalga geçiyor…
Elinizi vicdanınıza koyun böyle bir özgeçmişle ve böyle bir durumla sizin dünyanın herhangi bir yerinde ana muhalefet lideri olma ihtimaliniz olabilir mi?
Kazara oldunuz diyelim… Bütün engellerinize rağmen bir şekilde sizi o makamda görmek isteyen üst akıl sizi kaset operasyonu ile o makama gelmeniz için destekledi diyelim… 9 seçim kaybetmenize rağmen dünyanın hangi ülkesinde ana muhalefet lideri kalabilirsiniz?
Kemal Kılıçdaroğlu’nun ana muhalefet lideri olabildiği bir ülke, sınırsız imkânlar ülkesidir…
Kemal Kılıçdaroğlu’nun ana muhalefet lideri kalabildiği bir ülke ise harikalar diyarıdır…
Güzel vatanım benim…