Malumunuz olduğu üzere geçen hafta İzmir’in Ödemiş ilçesinde bir okul müdürü, makamında kendi öğrencileri tarafından silahlı saldırıya uğrayıp hayata gözlerini yumdu.
Maalesef ki bu ne ilkti ne de son olacak! Çünkü anasının avutamadığı, babasının büyütemediği, devletin emniyet/adalet kurumlarının ıslah edemediği pek çok kişi okullarda ve bunları öğretmenlerin değiştirmesini ve dönüştürmesini bekliyoruz.
İzmir’de müdürü katleden öğrenci, daha önce başka bir öğrenciye silah çekmekten disiplin cezası almış. Yani suç işleme potansiyeli olan bir genç ama kâh idarenin elinden bir şey gelmemesi kâh yönetmeliklerin eğitimcilerin elini kolunu bağlaması gibi sebeplerle öğrenci için caydırıcı bir tedbir alınamamış.
Bir öğrencinin silah, bıçak vb. yoluyla öğretmeni, bir başka öğrenciyi ya da herhangi bir insanı tehdit etmesi, normal bir olay değildir. Normal olmayan bu tarz vakalar da geçiştirilip normalleştirilmemeli; olumsuz davranışı yapan, mutlaka davranışı nispetinde bir karşılık görmelidir. Ancak genelde toplumumuzda, özelde ise okullarda suçla o suça verilen ya da ön görülen cezalar arasında büyük tutarsızlıklar var.
Müdürü katleden öğrenci, vukuatlı biri ve muhtemelen caydırıcı bir ceza almış olsa bu büyük suçu işlememiş olurdu!..
Ancak öğretmenler içinse durum bunun tam tersi! Öğretmene şiddet uygulamak, iftira atmak; öğretmeni suçlamak, şikâyet etmek, öğretmen hakkında olur olmaz şeyler için soruşturma açıp ceza vermek o kadar kolay ki! Öğretmenler de bu durumda elini taşın altına koymuyor, etliye sütlüye karışmadan öğretimini yapıyor, eğitime ise pek karışmıyor. Çünkü idealist olan, yeni nesillere/geleceğe yönelik derdi olan idealist öğretmenlerin başı dertten kurtulmuyor genelde!..
Öğrencinin okulla, eğitimle, dersle alakası yok ama biz öğrenciyi zorla mezun etmeye çalışıyoruz. Okuyamıyorsa, okumak diye bir kaygısı yoksa bırakalım da hayata atılsın, hayatın içinde yer alsın. Bir işin ucundan tutsun; bir ustaya kalfa olsun, bir kalfaya çırak olsun! Niye zorla on iki yıl okulu onun başına, onu okulun başına bela ediyoruz ki?
Şimdiki gençlerin çoğu -özellikle de lisedekiler- hayatın gerçeklerinden, hayatın onlara getireceklerinden o kadar habersizler ki hiçbir şeyi umursamıyorlar, sonunu düşünmeden çeşitli eylemlere girişebiliyorlar.
Sürekli affedilmeye, yaptıklarının yanlarına kâr kalmasına alışmış gençler için suç işlemek, başkalarına zarar vermek kaçınılması gereken bir şey değil ki!
Ufak tefek suçlar işlediğinde, başkalarına zarar verdiğinde, toplumun huzurunu bozduğunda cezasız bırakılan bireylerin daha sonra daha büyük suçlar işlemesi kaçınılmazdır.
Biz insanlarımıza öncelikle ahlak, maneviyat, insaniyet, vicdan aşılayabilmeliyiz; sonrasında ise bunlara aykırı davranışlar sergilendiğinde bir cezası olacağını öğretebilmeliyiz.
Sonuç olarak sorumsuz, vurdumduymaz, bencil, vicdansız, suça meyyal gençler kol geziyor okullarda, caddelerde, meydanlarda! Ama onları millete yararlı şahsiyetler olarak yetiştiremeyen de bizleriz. O zaman bu gençleri yetiştiren eğitimcilere daha çok inisiyatif tanımalı ve eğitimcilerimizin otoritesini pekiştirecek yöntemleri uygulamaya geçirmeliyiz.