Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi namı diğer İstanbul Sözleşmesi sünnete el uzatamadan feshedildi. Hazırlıkları var mıydı?
Aile ve Sosyal Politikalar kurucu Bakanı Fatma Şahin döneminde AÇEV ile yapılan bir eğitim toplantında konuşmacı aynen şöyle demişti; “Sünnet Çocuk İstismarıdır” Konuşmacı seminer sonunda, “Sen ne diyorsun, söylediklerini kulağın işitiyor mu?” şeklinde tepkiler üzerine müsteşara “il müdürleriniz çok bağnaz” diye şikâyette bulunmuştu.
İstanbul Sözleşmesi Meclis’ten oy birliğiyle çıkan bir kanundu. HDP Milletvekili Pervin Buldan’ın teşekkür konuşması; “Her zaman kavga etmek gerekmiyor. Bu gece yarısı böylesi önemli bir konuyu kanunlaştırdığımız için özellikle emeği geçen herkese teşekkür etmek istiyorum. Başta bakanımız Sayın Fatma Şahin olmak üzere ve parlamentoda bulunan siyasi partilerin gruplarına bir kez daha teşekkür ediyorum”
O gün Bakan Şahin’e kimse diyememiş miydi; “Hazırladığınız kanuna HDP destek veriyorsa, kendi kalenize gol atıyorsunuz demektir” Ezcümle; 6284 sayılı Kanun da değişmelidir.
***
Şüpheli hakkında kamu davası açılmasına…
KAOS GL adında bir dernek var. LGBTİ+ lezbiyen, gay, biseksüel, trans, interseks kişilerin cinsel yönelim veya cinsiyet kimliği temelli ayrımcılığa maruz kalmaması için araştırmalar yapan ve dayanışma gösteren, kişi haklarını savunan dernek.
Bu dernek her ay homofobik nefret söylemiyle yazılı basında ‘LGBTİ+’lara ayrımcılık yaptıklarını düşündükleri yazarları’ fişliyor. Beni de her fişleme raporuna alıyorlar.
Şimdi…
Tam da İstanbul Sözleşmesi’nin çöpe gönderildiği gün bana ve bir yazarıma kamu dava açılması için şikâyet dilekçesiyle savcılığa başvurmuşlar.
Suçumuz neymiş bakalım; ‘ Türkiye’de LGBT dernekleri gün geçtikçe semiriyor, şımarıyor ve sapıklıklarını propaganda ediyor’ diye yazmışız.
‘Batılı bazı kuruluşlar ‘Lut kavminin sapık dölleri LGBT’lileri fonluyor’ demişiz.
‘LGBT’li sapıklar’, ‘Ülkemizde ahlaksızlığın öncüsü Kaos GL’ gibi cümleler kurmuşuz.
Dört sayfalık şikâyet dilekçesinin çok kısa özeti; “Yazarın bu ifadeleri bir bütün olarak nefret söylemidir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin üyesi olduğu Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin 97(20) sayılı tavsiye kararında bu kavram şu şekilde tanımlanmıştır; “Nefret söylemi” kavramı, ırkçı nefreti, yabancı düşmanlığı, Yahudi düşmanlığını veya azınlıklara, göçmenlere ve göçmen kökenli insanlara yönelik saldırgan, ulusalcılık ve etnik merkezcilik, ayrımcılık ve düşmanlık şeklinde ifadesini bulan, dinsel hoşgörüsüzlük dahil olmak üzere hoşgörüsüzlüğe dayalı başka nefret biçimlerini yayan, kışkırtan, teşvik eden veya meşrulaştıran her türlü ifade biçimini kapsayacak şekilde anlaşılacaktır…
TC Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Daire Başkanlığı İHAM’ın İsveç kararına atıf yapılmıştır.
Anılan karara göre mahkeme, cinsel yönelim temelinde yapılan ayrımcılığı “ırk, köken ya da renk temelinde yapılan ayrımcılık kadar ciddi olduğunu vurgulamıştır… Şüpheli hakkında kamu davasının açılmasını talep…”
***
Sormak elzem oldu; Kılıçdaroğlu diyor ki; “Bir devlet gece yarısı kararnameleriyle yönetilemez” İsmet İnönü’nün “Memleket rakı sofralarında idare ediliyor” diyerek Çankaya’yı eleştirmesine de aynı tepkiyi verebiliyor musunuz?
Rica etsem, vakti zamanı geldiğinde bu hususta bir iki kelam edebilir misiniz?