Mine Kırıkkanat (27.10.2018/21.30), Halk TV’de çıktığı Halk Arenası programında milleti tehdit etmesi ve mütedeyyin insanlara yönelik hakaretleriyle gündeme damga vurdu. Uğur Dündar ve Ayşegül Aslan’ın karşısında aynen şu cümleleri kurdu:

“Kendileri nelerden şikâyet ediyorlardı? ‘Efendim, bizim dinimizi yaşamamızı engellediler, camilerimizi ahıra çevirdiler, dua bile gizli gizli ediyorduk. Çocuklarımızı türbanlı diye okula almadılar. Amerikalara göndermek zorunda kaldık.’ Böyle demiyorlar mı? Dinlerini yaşatmamışız, camileri kapatmışız, efendim bazı camileri ahır yapmışız, çocukların okumasına mani olmuşuz, böylece milyarlar harcayıp Harvard’a falan göndermişler. Ağlıyorlar ondan sonra ‘Bizi mağdur ettiler!..’ Eee şimdi de siz bizi mağdur ediyorsunuz. Şimdi de siz Atatürk’e küfrediyorsunuz. Şimdi de siz Atatürk’ün ismi üzerinden politika yapıyorsunuz.”

Bu cümleler kesmedi, arkasından “Kim şimdi mağdur? Biz… O zaman bunun da bir hesap günü gelecek. Şimdi mağdur biziz. Biz de sizi mağdur edeceğiz elbette. Elbette bugün gelecek.” tehditlerini savurdu.

Bu üslubunu, programdaki yüz ifadesini gördükçe önce çok kızdım, öfkelendim. Kanadı kırık, kafası kırık, ahlakı kırık, ar damarı kırık; kendisi baştan sona yırtık bir hâlde nasıl olup da belli bir kitleye hitap edebildiğine, böyle birinin sözlerine değer veren bir güruhun olduğuna anlam veremedim uzun süre…

İçinin çirkinliğinin yüzüne fazlasıyla vurmuş olduğunu görerek tiksindim kendisinden…

Ancak sonra acıdım. Öfkemin yerini merhamet aldı. “Kanadı kırık kuş merhamet ister…” diye düşündüm. (Sezai Karakoç’a selam ve dua ile…) “Ah senin yüzünden kininde boğulacak, seni gazeteci sanıp, aydın belleyip peşinden giden zavallı güruh!..” diye iç geçirdim.

Hayret ettim, şaştım kaldım bu kadar kin ve öfke ile nasıl olup da hâlâ yaşayabildiğine… Hâlbuki normal bir insan olsa kininde boğulması gerekirdi.

Geçmişte insanlara zulmettiklerini, insanların kutsallarına her türlü hakareti edip insanlara çile çektirdiklerini itiraf ediyor ama hâlâ vazgeçmiyor, fırsatını bulunca aynısını hatta daha beterini yapacaklarını da utanmadan ekliyor.

Şimdi kendilerine zulmedildiğini söylüyor. Külliyen yalan, iftira, hakaret… Ak Parti Dönemi’nde hiçbir açık kız okuldan atılmadı, okul önlerinde başörtüsüz diye hiçbir kadın coplanmadı, kendi sınıfından çevik kuvvet tarafından sürüklenerek çıkarılırken bebeğini düşürmedi, imam hatip dışındaki okulların puanları kesilerek üniversitelere yerleşmesinin önüne geçilmedi; birahaneleriniz, meyhaneleriniz, eğlence mekânlarınız kapatılıp ahıra çevrilmedi. Biz hiçbir zaman böyle bir şeyi yapmayacağız da… Ancak hâlâ Müslümanlara psikolojik işkence eden, mahalle baskısı yalanı ve iftiralarıyla zulmetmeye devam eden sizlersiniz.

Sizin gibi kırık kanatla göklerde uçmaya yeltenmiyoruz;  kırık kafa, kırık ahlak, kırık ar damarı ile yırtık yırtık gezmiyoruz. Sadece bize yaşattıklarınızdan dolayı kalbimizi kırık, moralimiz bozuk, gönlümüz mahzun… Ama bize yaşatmış olduklarınızın, Rabbimizden bize bir imtihan olduğunu biliyor ve bu dünyada kaybettiklerimizin ahirette kazanç olarak fazlasıyla hanemize yazılacağını inanıp sabır, şükür ve dua ile bekliyoruz.

Sen ve senin gibilere ise acıyoruz. Bin yıl sürecek dediğiniz dönem on yılda bitti, dünyada kaybettiniz ve ahirette de kaybetmeye mahkûmsunuz!..

Sizin için yine de beddua etmeyip dua ediyoruz:

Allah size hidayet nasip etsin!..