Malumdur ki Tanzimat Dönemi’nden beri içimizdeki pek de az sayılmayacak bir kitle için “Avrupa” denilince akan sular durur. Batı’dan gelen her şey kutsaldır; onlara benzemek demek, çağdaş olmak demektir. Batıl olan Batı, onlar için hakikatin ta kendisidir. Bugün içinde bulunduğumuz bu durumu, hâli pür melalimizi Abdurrahim Karakoç üstadın bir şiiri üzerinden açıklamaya çalışacağız. Kendisini rahmetle anıyoruz. Üstad, şöyle demiş bu durum için:
Yeni bir afyondur yenen her lokma
Biber Avrupalı, tuz Avrupalı.
Gülücükler sahte, kirpikler takma
Dudak Avrupalı, göz Avrupalı
Yine malumdur ki bizim bir örfümüz, âdetimiz, geleneğimiz vardır; bir Anadolu kültürümüz vardır. Bu topraklarda edep, hayâ giyim kuşamla başlar. Bu topraklardaki gayrimüslimlerin bile yaşam tarzı bu topraklara özgüdür. Ancak şimdi o hâldeyiz ki kadınlarımız ne kadar açılır saçılırsa; kendi özünden, kültüründen ne kadar uzaklaşır ve arsızlaşırsa o kadar makbul oluyor. Üstad, bu durumu da şöyle resmetmiş:
En mahrem yerlerin kalktı örtüsü
Beş santim tırnaktır ellerin süsü
Bütün bunlar medenilik ölçüsü
Cilve Avrupalı, naz Avrupalı
Herkeste bir özenti, bir özenti… Adam, iki kelimeyi bir araya getirip cümle kuramıyor ama kullandığı iki kelimeden biri yabancı… Dükkân açmış şehrin en varoş semtine ismini “Jasmine Shopping” koymuş, komşu dükkân ise Kasap Hüso!.. Deden de mi İngiliz’di be adam!.. İyi, güzel, doğru ne varsa küçümsenir olmuş. Makbul olandan utanılırken ahlaksızlık övünç sebebi… Üstad, bunu da ıskalamamış:
İster sâri deyin, isterse irsî,
Büyük revaç buldu makbulün tersi
Duyduğumuz “okey, adiyö, mersi”
Ağız Avrupalı, söz Avrupalı
Yetiştiremediğimiz nesillerin sıkıntılarından başımızı kaldıramıyoruz. Yeni nesle örf, âdet, geleneklerimizi öğretemiyoruz. Bakıyorsun çarşaflı ananın, bikiniyle gezen kızı; sakallı, cübbeli babanın hippi oğlu… Üstad, bunu da şöyle özetlemiş:
Başımız ayıkmaz binlerce halttan
Örf, âdet gemimiz delindi alttan
Analar Muğla’dan, Van’dan, Tokat’tan
Bebek Avrupalı, bez Avrupalı
Bu toprakların, bu milletin hiçbir değerini üzerinde taşımayan ama önümüze rol model olarak konulan gâvur Batı’dan daha gâvur sözde sanatçı ve sosyete güruhu… Hiçbir artısı olmayıp baldır bacak açarak milyonları götüren soytarılar, onlar gibi olmak için her şeyini feda etmeye hazır olan kimliksiz bir kitle… Üstad, bunları da boş geçmemiş:
Herkes soyunuyor, açılmıyor ki
Sokakta boynuzdan geçilmiyor ki
Müslüman gâvurdan seçilmiyor ki
Şekil Avrupalı, poz Avrupalı.
Titreyip kendimize dönmezsek, özümüzü bulmazsak, değerlerimizle barışmazsak korkarım ki bir gün Batılılar bizim onların ahlakını bozacağımızı düşünerek bizimle iletişim kurmak istemeyecekler. Daha büyük ihtimal ise yok olup gideceğiz. Bizden doğacak olanların bizimle hiçbir bağı olmayacak… Üstad, konuyu şöyle bağlamış:
“Türklük bu mu?” desem, “bu” diyecekler
Şampanyayı sorsam “su” diyecekler
Bir gün kökümüze “hu” diyecekler
Kabuk Avrupalı, öz Avrupalı.
Birileri kökümüze “hu” deyip külümüzü savurmadan ailede, eğitim hayatında, toplum hayatında özümüze dönmeli ve bizi biz yapan değerlere sıkı sıkı sarılmalıyız!.. Özenti olmamalıyız, özenilen olmalıyız!..