Duyarlı bir Müslüman olarak yıllar yılı başta Kanal7 ve Radyo7 olmak üzere pek çok İslam’i tv ve radyo kanallarını gözümüz kapalı destekledik. Gerek halk tarafından çok takip edilmesi, gerekse maddi imkanların seferber edilmesi adına varımızı yoğumuzu ortaya koymaktan çekinmedik. Gazetelere, dergilere bir değil, birden fazla abone olduk, eşimizi, dostumuzu da abone olmaları konusunda sıkıştırdık. İslam’i kanalların daha çok izlenmesi için çapımız ölçüsünde sürekli çalışma yapardık. Bir avuçtuk ama inancımız kainat ölçeğindeydi. Yılmaz, yıkılmaz, sarsılmaz bir mücadele gücümüz vardı.
Hele 28 Şubat’lı yılları hiç unutmuyorum. Bir yandan soruşturma, kovuşturma, sürgün ve tehditlerle rejim üzerimizde baskı kuruyordu, bir yandan da diğer kanalların da etkisiyle halk üzerinde oluşturulan olumsuz ön yargılarla mücadele etmek zorunda kalıyorduk. Hatırlarsınız, zor yıllardı.
Memur olduğumuz için Kanal7’nin resmi temsilcisi, esnaf bir komşumdu. Onunla birlikte sürekli koşuşturur, Kanal7 ve Radyo7’nin en ufak bir yayın aksamasında gece demez, gündüz demez, tehlike var diye aldırmaz, elimizde değişik elektronik cihazlarla hemen arızayı gidermeye koşuştururduk. Temsilci de bizdik, teknik eleman da bizdik, propagandacı da bizdik, finansör de bizdik. Heyecanlı, meşakkatli, ama azim ve inanç dolu ne güzel yıllardı. Kutlu bir davaya hizmet ettiğimizi düşünür, gururlanırdık. Ne makam umurumuzdaydı, ne mevki, ne de para. Her şeyimiz davamızdı, kanalımızdı. Gece yarılarına kadar tartışma programlarını izler, o tartışma programlarında işittiğimiz yorumlar ertesi gün savunma gücümüz olurdu. Kıt kanaat geçinmemize rağmen elimizdeki imkanları davamıza adamak için seferber olur, sesimizi daha fazla duyurmak adına değişik projeler uygulamak için kafamızı zehir gibi çalıştırırdık. Şöyle bir dönüp geçmişe baktığım zaman, “Heyyyt bee… Ne güzel günlerdi.” diyorum.
Geldiğimiz nokta mı? İntihardan öte değil inanın ki. Şimdilerde bu televizyon kanallarında gayrı İslam’i her türlü yayın yapılıyor. İnternet sitelerinde mayo reklamı mı dersiniz, gayrı İslam’i ürünlerin pazarlaması mı dersiniz, hangi bankanın daha çok faiz verdiğinin duyurusu mu dersiniz… Aklınıza ne gelirse. Sorsanız şimdi, “serbest piyasa kuralları, hayatın gerçeği, yapacak bir şey yok.” diyeceklerinden adım gibi eminim. Mesele, para kazanmak değil mi? Nasıl mı? Hiç önemli değil. Kazan da, nasıl kazanırsan kazan.
Yani, yayın içeriği açısından gayrı İslam’i kanallardan hiç bir farkları yok. Bu günlere nasıl geldik, anlaşılır gibi değil.
Hele Kanal7… Zamanında ümit bağladığımız, cihadımızın öncü neferi olarak adlandırdığımız, yayın devam etsin diye elimizdeki beş kuruşu bile hiç düşünmeden önlerine serdiğimiz, uğrunda gecemizi gündüzümüze kattığımız kanalımız şimdilerde Hint kökenli aşk filmlerinden ve kalitesiz yayınlardan öteye geçmiyor. Masrafı düşük olsun da, kalitesi hiç önemli değil. Unuttuğu şey, izleyici koyun değil. Kaliteyi biliyor. Bizi, kalitesizlikten dolayı başka kanalları izlemeye mecbur etmelerinin bedelini nasıl ödeyecekler, merak ediyorum.
İnanın ki çok dertliyim dostlar. Mutlaka bizim gördüğümüz acı ve rezil gerçeği, pek çok kişi de görüyor ve kanal yöneticilerine söylüyordurlar. Lakin, yöneticilerin yine de bildiklerini okuduklarından adım gibi eminim.