Biz insanoğlunu anlamak güçtür kimi zaman.
Bazen biz bile kendi kendimizi anlamakta, yapıp ettiklerimizi anlamlandırmakta zorlanırız.
İnsan özünde anlaşılmak ister; kimisi de anlaşılmamak için çaba sarf eder.
Yaratan çeşit çeşit yaratmıştır insanı.
Topraktan gelen, topraktan beslenen, toprak misali, farklı renklerde, farklı tonlarda, farklı eğilim ve birikimlerde vücut bulmuştur.
Toprak cömerttir, ne ekersen, emek verdiğin müddetçe biçersin.
Hatta ekmeden, zahmet göstermeden insana sunduğu ikramları dahi vardır.
Ama insanoğlu bu cömertlikten kendini berî kılabiliyor, cimri davranabiliyor.
Ateş, kibri; toprak, tevazuyu temsil eder.
Kendi ham maddesine yabancılaşan insanoğlu tevazuyu değil, kibri kuşanabiliyor.
İnsanoğlunu kendi kendisine de yabancılaştıran süreç esasında kibri kuşanması ile başlıyor.
Ezeli ve ebedi olan murat etmiş, varlığından haberdar etmek istemiş ve insanoğluna bir alan açmıştır.
Mutlak irade sahibinin iradesi ile irade bulan insanoğlu iradesini yanlış yolda kullanmayı tercih edebiliyor.
Önüne açılan yollardan birini tercih etme iradesini ortaya koyan insan, seçtiği, girdiği ve geçtiği yollardan da sorumludur.
İnsan iki çeşittir.
Ya da insan nihai olarak iki şeyden birini seçer, birine taraf olur.
Örneğin kimi yapar, kimi bozar.
Kimi yıkar, kimi inşa eder.
Kimi yardım eder, kimi yardımların önünü keser.
Kimi yapıcıdır, kimi yıkıcıdır.
Kimi savaşı, kargaşayı, kaosu ister; kimi barış olsun, insanlık huzur bulsun, selam ve esenlik hâkim olsun diye çaba gösterir.
İşte insan ikisinden birine taraf olur.
Ya yapandan, inşa edenden, yardım edenden, yapıcı olandan, selam ve esenliği yaygınlaştırandan taraf olur ya da yıkan, bozan, iyiliği engelleyen, kargaşa ve bozgunculuk çıkarandan taraf olur.
İnsanoğlu ya iyilikte öncüdür ya da kötülükte.
Ya iyilikten yanadır ya da kötülükten yana.
Sessiz kalması, hiçbir şey yapmaması, ortada durması, tarafsızmış gibi davranması, nötr olduğu anlamına gelmez.
Cemil Meriç’in ifadesi ile, “Zulmün olduğu yerde tarafsızlık, namussuzluktur.”
İyilik ile kötülük arasında tarafsız kalamazsınız.
Hak ile haksızlık arasında ortada duramazsınız.
Zulmün olduğu yerde sessiz kalamazsınız.
Kalır ya da durursanız kötülüğe, haksızlığa ve zulme ortak olmuş olursunuz.
Tercihini iyilikten yana kullanan, iyiliği destekleyen, iyinin ve güzelin yaygınlaşması için çaba sarf edenlerin varlığı umudumuzu artırıyor.