Önceki gün DEAŞ’ın El-Bab’taki saldırısı sonucu şehit olan beş askerimize Allah’tan rahmet, acılı ailesine baş sağlığı, yakınlarına ve milletimize sabır diliyorum. Mekanları cennettir inşallah…
Yaralı askerlerimize de acil şifalar diliyorum yüce yaratıcıdan.
DEAŞ’ın bu saldırısının olduğu saatlerde, hatta dakikalarda CHP Aydın milletvekili Metin Lütfi BAYDAR, hiç çekinmeden meclis kürsüsünden, Türkiye’nin DEAŞ’a yardım ve yataklık yaptığını söylüyordu. Gerçi, CHP genel başkanı Kemal KILIÇDAROĞLU bunu epeyden beri dillendiriyordu ama gerek El-Bab’ta, gerek Suriye’nin diğer bölgelerinde ve hatta ülke içinde DEAŞ’ın o kadar Mehmetçiğimizi şehit etmesinden sonra susmaları, bu iddiaları dillendirmemeleri gerekiyordu. Normal, milli düşünen, ülke çıkarlarını hesap eden bir partinin refleksi böyle olmalıydı. Ama adamlar gemi azıya almışçasına aynı hızla ve aynı kindarlıkla devam ediyorlar söylemlerine. Farkında olmadıkları(belki de farkındalar) şey, iktidara zarar vermek isterken, ülkeye zarar verdiklerini bilmemeleriydi.
Hatırlarsınız, ABD ve Avrupa, Türkiye’yi köşeye sıkıştırmak, ülkemizin Suriye ile olan bağlarını kesmek, hemen sınırımızda daha rahat hareket etmek ve kafalarına göre harita çizmek için çok önceleri böyle bir yalana sarılmış, uzun zaman da bu iddiayı sahibi oldukları gazete, web sitesi, sosyal medya ve dergilerde yazmış, televizyonlarda dillendirmişlerdi. Baktılar ki Türkiye’nin duruşu gayet dik ve hatta DEAŞ ile en fazla Türkiye savaşıyor, en çok da Türk askeri şehit oluyor, bu iddianın tutmayacağını anlamış, vazgeçmişlerdi.
Elin gâvuru bile bu yalan iddianın tutmayacağını anlayıp vazgeçmişken, ana muhalefetinki nasıl bir milli duruş ki bu iftirayı çekinmeden hala dillendiriyor, anlaşılır gibi değil. Elin gâvuru mu milli, ana muhalefetin duruşu mu, anlamış değilim.
Ana muhalefet ne kadar milli mesele var, maalesef ki karşısında. FETÖ de bunlardan biri mesela. Şu anda FETÖ’den içeri girmişlerin tek güvendiği parti CHP ve onun genel başkanı. Düşünün, iktidara oynayan bir partide böyle bir şey olabilir mi?
Haricen, PKK militanlarının avukatlığına soyunmaktan tutun da, HDP’nin suça bulaşmış vekillerinin yanında durmaya kadar işi ileri boyuta götürmüş durumdalar. Sayamadıklarımı, aklıma gelmeyenleri de siz bulun lütfen.
Bir zamanlar özel bir televizyon kanalında oynayan bir dizi film vardı. İsmi, Sayın Bakanımdı… Haluk Bilginer, Kenan Işık, Haldun Dormen ve Ali Sunal’ın başrollerini paylaştığı dizi, esprilerle siyasetteki ayak oyunlarını anlatıyor, hem güldürüyor, hem de düşündürüyordu. O dizi de şöyle bir bölüm oynamıştı, izleyenler hatırlayacaklardır. Ali Sunal bazı önemli meselelerde ana muhalefetin neden dürüst, doğru, ilkeli bir davranış sergilemediğini sorduğunda Haluk Bilginer gülerek, “çünkü iktidar olmak istemiyorlar.” diye yanıtlamıştı onu. Ali Sunal’a ilginç ve bir o kadar da gerçeğe aykırı gelmişti bu cevap. Hayret bakışları içinde, “Niye?” diye sorduğunda Bilginer’e, “çünkü iktidar olmak sorumluluk ister, vatandaşa hesap vermek ister, sürekli hareket halinde olmak ister, düşünmek ve sorunlara çözüm üretmek ister” diye yanıtlamış, o müthiş kahkahasını fırlatmıştı ortalığa.
Doğrular ve milli meseleler karşısında özellikle ana muhalefetin duruşunu görünce, o dizi film sahnesi geliyor aklıma ve gülümsüyorum.
Türkiye’nin ilk partisi CHP. Para var ellerinde, yetişmiş insan kaynakları da var, imkânları da var. O kadar sene geçti aradan, hala yerinde, %25’te sayıyorlar. Büyümek, iktidar olmak gibi bir istekleri yok gibi görünüyor. Benim anladığım şu; iktidar olmak istemiyorlar, müebbet muhalefetten memnunlar. Sorumluluk yok, hesap vermek yok, sorunlar için kafa yormak, çözüm üretmek yok. Ürettikleri tek proje, iktidar ne yaparsa yapsın karşısında olup, demagoji yapmak. Hepsi bu…