Geçtiğimiz hafta yine normal söylemleri anormal bir şekilde gündem ettiğimiz bir atmosferi yaşadık. Sultanbeyli Belediyesi kültür sanat etkinliklerinin bir kısmını dijital ortamdan gerçekleştirmeye devam ediyor. Bu kapsamda Sinema Yazarı Suat Köçer, ‘Hayatım Sinema’ başlıklı programda Türk Sineması’nın en önemli kadın oyuncularından olan Hülya Koçyiğit’i konuk aldı. Facebook üzerinden izlenen yayını binlerce kişi ilgiyle izledi.
Buraya kadar anlattıklarımda herhangi bir sorun yok. En büyük sorun Hülya Hanım gönlünden geçenleri söylediğinde oluveriyor. Suat Köçer, Hülya Koçyiğit’in Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yanında durmakla eleştirildiğini ve buna ne söyleyeceğini sorduğunda Hülya Hanım şunları söylüyor:
“Niçin Recep Tayyip Erdoğan’ın yanında duruyorsunuz” diyorlar bana. Ben çok saygı duyuyorum. Yaptığı doğruların yanında duruyorum. Ülkemle ilgili sorumluluk duyuyorum. Bu ülkeye katılan her bir damla benim için saygıdeğer. Ülkesine böylesine bir sevda ile hizmet eden bir Cumhurbaşkanımızın olmasından çok büyük gurur duyuyorum. Bir insan neyle anılır? Eserleriyle. Sen nasıl diyorsun, bu kadar filminiz var, bu kadar eser bıraktınız. Öyle anılıyorsam ve bununla da iyi ki deyip gurur duyuyorsam o da bu ülkenin her bir köşesine eserler bırakıyor. Aynı zamanda bütün dünyadaki mağdur insanlara kucak açıyor, o insanlara hep birlikte yardım ediyoruz…”
Hülya Koçyiğit bu sözleri söyler söylemez sosyal medyada bir fırtına koptu. Hakaretler, küfürler, ağır sözler… Tabi ki Hülya Hanım’a hak veren çok sayıda yorum var fakat algı operasyonu son dönemde Cumhurbaşkanı ya da devletine karşı övgü sunan tüm sanatçılara karşı gösteriliyor. Bir saati aşkın bir yayın yapılıyor ve Hülya Hanım’ın hem sosyal hayata hem de Türk Sineması’na dair söylediği o kadar önemli sözler var ki sadece yukarıdaki sözleri cımbızla çekiliyor. O sadece kendini iktidara olan desteğiyle ifade ediyormuş gibi gösteriliyor. Sinemaya ve sanata yıllarını vermiş bir isme yapılan bu algı ucuz ve kokuşmuş tık almak sevdasıyla ve nefret söylemini pof poflamak adına yapılıyor. Çok yazık…
“Biz ne zaman böyle olduk?” Hep bu soruyu sordum kendime, sormaya da devam ediyorum. Bizim hallerimizi geniş bir zamanda konuşmalı. Burada asıl şu soruyu sormak istiyorum. Sanatçılar iktidarların yaptıklarını destekleyemezler mi? Yandaşlık ne demektir?
Bir grup var ve sanatçıların hep muhalif olmaları gerektiğini söylüyor. Tamam ama neye ve kime muhalif olmak? Sanatçı ülkenin ve dünyanın gündemine eleştirel bir dikkatle yaklaşmalı desek (ki böyle bir dertleri yok) daha doğru olmaz mı? Bir belediyenin yönetimini destekleyip hükümeti eleştiren sanatçı muhalif kategorisine girer mi mesela? Bir insanın tümüyle kendini muhalif olarak tanımlaması manyaklık değil midir?
Hülya Koçyiğit’in yaşadığı bu olaydan sonra aklıma başka bir anı geldi. Geçen Yıl Azerbaycan müziğinin en büyük isimlerinden Alim Kasimov kızı Fergana Kasimov ile birlikte Okan Bayülgen’in programına konuk olmuş, programa Yavuz Bingöl de katılmıştı. Okan Bayülgen Alim Kasimov’a Azerbaycan Cumhurbaşkanı’nın onlara nasıl davrandığını sorduğunda Alim Kasimov, iyi davrandığını, muhabbet ettiklerini, maddi anlamda da destek olduklarını belirtir. Bunun ardından Bayülgen, “Bizim ülkemizde de Cumhurbaşkanımız Yavuz Bingöl’ü destekliyor ve onunla muhabbet ediyor diye çok kızıyorlar” diyor. Bayülgen ters köşe yaparak düşünmemizi istiyor aslında.
Buradan devam edecek olursak devletin sanatçılarını desteklemesi ve ülkenin Cumhurbaşkanı’nın sanatçılara kucak açması kadar güzel ne olabilir? Bunun için sanatçının yandaş olmasına gerek olmadığını sadece yaşadığımız toprakları sevmesinin en büyük hazine olduğunu belirtmek isterim.
Hülya Koçyiğit ve başka sanatçılar yalnızmış ve yalnızlaşmalıymış tavrına girip itibar suikasti yapanlara onları yalnız bırakmayarak cevap verelim. Muhalif olmak ya da yandaş olmak o kadar bir insanın bütününü tanımlayamayacak kadar kötü kavramlar ki… O kavramları bırakıp vicdanlı, saygılı, sevgili gibi kavramlara yüzümüzü dönsek iyi ederiz. Yoksa kalplerimiz kararacak, haberimiz olmayacak.
Sağlıcakla kalın.