Önemli işleriniz olduğunda telefona sarılıp yardım alacak birini bulamadığınız oluyor mu hiç? Herkese yardım etmeye çalıştığınız halde kimsenin size yardım etmediğini düşünüyor musunuz? Kendinizi yalnız ve değersiz hissettiğiniz oluyor mu? Ya da etrafınızdan birileri sizin sürekli kendinizi birilerine kullandırttığını söylüyor mu? Yapmak istemediğiniz halde birilerine hayır demekte zorluk yaşıyor musunuz? Siz, herkesi dinlediğiniz halde dertleşmek istediğinizde sizi kimse dinlemiyor mu?

Eğer bunları yaşıyorsanız; siz hayatın kurbanısınız.

Hayatın kurbanı demek, kişinin özünde hissetmesi gereken birtakım duyguların yetersizliğinden ötürü bu yetersiz duygularını insanlar tarafından kendine hissettirme çabasıdır. Kurbanlığın temelinde korkular, muhtaç olma duygusu, önemsenme, sevilme ve ilgi ihtiyacı gibi olumsuz duygular yatmaktadır. Kurbanlık, özünde yetersiz olan saydığım duyguları hissetmemek için yahut başka duygularla bastırmak için (değerli, huzurlu, güvenli hissetme) kendinden fazlasıyla taviz verme gibi de adlandırılabilir.

Peki siz neden mi hayatın kurbanısınız? Çünkü sizin kişiliğiniz, kendini suçlama ve derin vicdan azabı duyma durumlarına çok yatkın. Haklıyken bile kendinizi haksız hissedebiliyor, kendinizi haklı olmadığınız yönde ikna edebiliyorsunuz. Aynı zamanda kalbinizde derin bir merhamet barındırıyorsunuz. İnsanlara yardım etmek konusunda tam bir ustasınız ve insanlara yardım etmek için elinizden gelen her türlü fedakârlıkları yapmaya hazırsınız. Genel olarak, duygusal bağlamda kolayca etkilenebilen ve bu duygusallık üzerinden çok kolay sömürülebilen bir insansınız.

Mesela siz, ticaret yapamazsınız. Çünkü ödeme alacağınız günlerde telefonda duyduğunuz “abi, çok zor durumdayım” cümlesi, bütün yelkenlerinizi suya indirebilecektir. Mesela siz, patron olamazsınız. İşe gelmeyen birini aradığınızda “Ailevi sıkıntılar yaşıyorum” cümlesini duyduğunuz an, süresiz izin verebilirsiniz. Mesela arkadaşlık ilişkileriniz çok da sağlıklı sayılmaz. Kullanılan türde insanlarsınızdır. Sürekli yardıma koşan arayan soran destekleyen bir kişisinizdir. Lakin sizin işiniz düştüğünde hiçe sayılırsınız ve şok olursunuz, sanki destek veren kişi siz hiç değilmişsiniz gibi… Yetmediği gibi bir de kendinizi kötü hisseder, kendinizi suçlayıcı bir tavır içerisine girersiniz. Mesela çok da öfkeli olduğunuz söylenemez. Yakın arkadaşınızı aradınız, aradınız, aradınız, açmadı. Zar zor bir şekilde iletişim kurup görüştünüz. Sizinle görüşmemesine o kadar öfkeliyken ve bir kaşık suda boğabilecek bir haldeyken “Abi, çok hastaydım” cümlesi, bir anda sizi uysallaştırabilecektir.

Evet. Siz düpedüz hayatın kurbanısınız. Kurban olmak sizi adaptasyonunuzu, motivenizi, mutluluk algılarınızı çok zorluyor. Lakin unutmayın ki böyle yaşamak tamamen sizin seçiminiz. Bu durumdan artık sıyrılabilirsiniz. Kendi öz değerinizin farkına varıp başkalarına o kadar da muhtaç olmadığınızı fark etmeniz gerekmektedir. Siz, herhangi birine bağlanmadan, birilerinin desteği olmadan da yaşayabilir, kendi varlığınızı koruyup geliştirebilirsiniz.

Ne dersiniz?

Hayatınızdaki sizi ilgilendiren bütün sorumlulukları üzerinize almaya ve kendinizi tüm yalnızlıklarından bir kahraman edasıyla kurtarmaya, insanlardan bağımsız bir şekilde “Ben buradayım” demeye, hazır mısınız?