Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki attığımız her adım, aldığımız her nefes, tüm alışkanlıklarımız takip ediliyor.
Hiç özelimiz kalmadı neredeyse!.. Cümbür cemaat yaşıyor, cümbür cemaat hareket ediyoruz; yaptığımız veya yapmadığımız her şeyi takip edip her şeyimizden haberdar olan gözler var artık.
Geldiğimiz nokta itibariyle teknolojinin bize sunduğu nimetleri(!) kullanmamamız neredeyse imkânsız. Akıllı telefonlar üzerinden her şeyimizi kolayca yapabiliyoruz. İş hayatı, sosyal hayat vb. akıllı telefon ve anlık mesajlaşma programlarını kullanmaya mecbur bırakıyor bizleri.
Mahremiyet, özel hayat diye bir şey neredeyse kalmadı. İnsanların mahremiyet algısı iyice yozlaştı, yaşadığı en özel hâlleri bile sosyal medyada paylaşır oldu pek çok insan. Sahip olduklarını, zenginliğini, güzelliğini, bedenini teşhir eden psikolojik sorunlu tipler cirit atıyor her yerde. Gönüllü teşhirciler yüzünden ahlak, edep, hayâ, namus kavramları iyice örselenmiş; bu konularda hassasiyet sahibi insanlar, gerici, tutucu, yobaz vb. tüm olumsuz sıfatlarla nitelenir olmuş durumda.
Buna bir de siz istemeseniz de kullandığınız akıllı telefonlar, sosyal medya hesapları, telefon hatları üzerinden sizi takip edip sizi potansiyel müşteri, yolunacak kaz olarak gören kapitalist takipçileri ekleyin… Durum gerçekten vahim…
Yeni bir telefon almam gerekiyordu, o sırada kullandığım telefon hattı üzerinden telefonlarda kampanya olduğu bilgisi geldi. Ben de hem piyasadan hem telefon modellerinden haberdar olmak için sadece bir kez girip inceledim. Sonrasında ise İstanbul’a gelince bir mağazaya uğrayıp yeni bir telefon aldım. İki üç gün sonra kullandığım GSM şirketinin müşteri temsilcisi aradı ve aramızda aynen şu diyalog geçti: “Telefon kampanyamızla ilgilendiğinizi, yeni bir telefon almış olduğunuzu ama bizden alışveriş yapmadığınızı fark ettik; sebebini öğrenebilir miyiz?” dedi. İçimden “Yuh yani, bu kadar da olmaz ki…” dedim.
Telefonu yeniledikten sonra sosyal medyaya her girişimde yeni telefonumun marka ve modeline uygun aksesuar reklamlarının bunalttığını da eklemeden geçemeyeceğim.
Geçenlerde yine bir arkadaş, “ilk kez görüştüğümüz, herhangi bir ortak arkadaşımız olmayan bir kişiyle bir yerlerde oturup çay içmemiz gerekti. Akşamında çay içtiğim kişiyi önüme arkadaş önerisi olarak sundu Facebook.” diye dert yanmıştı.
Akıllı telefonla gezdiğiniz her yerle ilgili anında bildirim alıyorsunuz, o bölge ile ilgili reklam bombardımanına tutuluyorsunuz.
Teknolojinin geldiği noktaya dikkat çekmek için uydurulmuş, çekap yaptıran bir adamın hikâyesini ve bilgisayara meydan okumasını okumuştum bir yerlerde. Gelinen nokta orayı çoktan aştı.
Ya alternatif bir hayat kurup ilkel ama fıtrata uygun insani bir hayat yaşamaya talip olacağız ya da teknolojiyi dönüştürüp daha insani hâle getireceğiz. Düşündüm hangisi daha zor diye; ölçtüm, biçtim, tarttım ikisinin de günümüz şartlarında imkânsıza yakın olduğunu gördüm. Çok muzdaribim gelinen noktadan ama gelin görün ki hiçbir şey yapamıyorum muhalif olmaktan başka…
Önceleri aşırı tedbirli olan arkadaşlara paranoyak gözüyle bakar, her şeyi abarttıklarını düşünürdüm ama geldiğim son nokta, tedbirlerimizi artırabildiğimiz kadar artırmamız gerektiğini düşündürür oldu bana.
Teknolojiden uzak duran; akıllı telefon, sosyal medya kullanmayıp insan kalabilen insanlara (kaç kişiyse artık) selam olsun!..