Eskiden nevruz gelince içimizi bir endişe kaplardı. Özellikle 90’lı yıllarda Nevruz olağanüstü hal, sıkıyönetim, provokasyon, ölüm demekti.Alanlar, örgütlerle derin devletin savaşlarına sahne olur arada masumlar ölürdü.Yabancı gözlemcilerin biri gelir biri giderdi Güneydoğu’ya. Hedef gözetmeden sivillere ateş açan ‘siviller’i de gördük, sırf devletin belediyesi ekti diye laleleri döven örgüt üyesini de…Sarı-kırmızı açan yeşil yapraklı çiçeklerin soruşturma konusu yapılmasına da şahit olduk!İşte bu yüzden 30 küsur yıldır nevruzu baharın müjdecisi olarak göremedik.
Şimdi ilk kez Nevruz ateşinde silahların yakılacağı söylendi. Millet adına çözüm sürecini yürüten devletin en üst düzeyinden geldi bu açıklama. Örgüt de bunun aksine bir beyanda bulunmadı.
Nevruzu karşılarken başka bir olay daha oldu. Dün güneş tutuldu. Bu hayatı ve yaşamı anlıkta olsa gölgeleyen etki, tüm toplumlarda ve mitolojilerde kötü olarak tanımlanıyor. Astrologlarımız bu gök olayına çok önemli anlamlar yüklüyor; toplumlar için önemli olayların, başlangıçları ve bitişlerine işaret ediyorlar.
Bu tutulmanın devlet yöneticilerini de ilgilendirdiğini belirten astrologlar, Türkiye’nin bu dönemde atacağı adımların dünya için de çok önemli olduğuna dikkat çekiyor.
Bazıları da felaket tellallığı yapıp güneş tutulmasının karmaşa yaratacağını iddia ediyor.1999’da Güneş tutulmasının hemen ardından yaşadığımız Marmara depremi de bilinçaltımızda çok acı anılar bıraktı.
Ancak tutulmanın baharın başlangıcı 21 Mart’tan bir gün önce sembolik bir tarihe denk gelmesi umutlarımızı artırıyor. Gece ile gündüzün eşit olduğu bugün, yeni bir dönemin, dirilişin başlangıcı.Tutulma sırasında güneşin önünün kapanıp kısa bir karanlığın ardından yeryüzünü yeniden aydınlanması gibi bu nevruzla birlikte Türkiye’de karanlık bir dönemin sona ermesini temenni ediyoruz.
Bugün başka bir güne, başka bir bahara uyanıyoruz. 2005 yılında Başbakan sıfatıyla geldiği Diyarbakır’da ‘Kürt sorunu vardır’ diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, süreci başlatmıştı. Aradan geçen yıllarda barış sürecinin temelleri atıldı yavaş yavaş. 2009’da Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi adıyla yola koyuldu. Sonra çözüm sürecini telaffuz etmeye başladık. Bir taraftan yasal düzenlemeler yapılırken bir taraftan da temaslar sürdürüldü. ŞivanPerver’le İbrahim Tatlıses’in Diyarbakır’da aynı sahneyi paylaşarak kardeşlik türküleri söylemesi ise yıllardır acı çeken bu coğrafyanın kaderinin değiştiğini gösteren, en somut karelerden biriydi.
O günden bugüne, bu Nevruz’a geldik. Hepimizin gözü kulağı bugün Diyarbakır’da okunacak mesajda. Akademisyenler, araştırmacılar, siyasetçiler bu sürecin uzun olduğunu söylüyorlar. Gerçekten de uzun 30 yıllık acı, gözyaşı, kan, keder. Ama zoru başarmak üzere harekete geçmek hepsinden değerli.
Herkesin bahar bayramı kutlu olsun.