Futbol; belli bir sistemi olan ve dünyanın hemen hemen her yerinde aynı ölçütlere ve kurallara göre oynanan, kitleleri peşinden sürükleyen, fanatizmin en fazla olduğu spor dalıdır.
Spor dalıdır diyoruz ama aslında futbol endüstrisi için “spor” olma kısmı en son gelir.
Futbol, masum bir spor olmaktan çıkalı çok olmuş; kitlelerin afyonu hâline gelmiştir/getirilmiştir.
Franko, İspanya’da devasa stadyumlar yaparak kitleleri stadyumlarda beşik gibi sallamayı ve uyutmayı amaçlamıştı. Stadyumlara gidenler, bir maça odaklananlar; gerçekten de hayattan kopuyor ve dünyayla bağını koparıyor. Ninniyle uyutulan bebekler gibi iki saat boyunca sahadaki bir topla uyutuluyor milyonlar…
Sonrasında ise oynanan maçın kritiği, tartışması sürüyor birkaç gün… Futbol müsabakaları günlere öyle bir dağıtılıyor ki neredeyse futbolun gündemde olmadığı, konuşulmadığı günümüz, saatimiz, anımız kalmıyor.
Biz erkekler, hele de ortak yönümüz olmayan biriyle bir araya geldiğimizde futbol ve siyaset olmasa konuşacak bir konu bulamayız, sıkıntıdan patlarız. Sanattan, edebiyattan, eğitimden, ekonomiden, insanlığın durumundan vb. konuşup anlaşabilecek sayımız yok denecek kadar azdır. Bu konuları konuşsak bile az sonra konu ya siyasete ya futbola gelir genellikle…
(Kadınları bu konuda takdir ediyorum, ilk defa bir araya gelseler de saatlerce sıkılmadan çok farklı konulardan konuşabiliyorlar.)
Kitleleri bu kadar etki altına alıp peşinden sürükleyen futbol için Türkiye’de de devlet bütçesinden akıl almaz kaynaklar ayrılıyor, futbol kulüplerine ve futbolculara hakkaniyetsiz ayrıcalıklar tanınıyor.
Futbol kulüplerine sürekli vergi muafiyetleri, uzun yıllara yayılmış düşük faizli krediler, ödenmeyen vergilerin defalarca affedilmesi vb. desteklerde tüyü bitmemiş yetimlerin hakkı vardır.
Sıradan bir futbolcu için milyon dolarlar ödeyen kulüpler; sıra devlete ödemesi gereken vergilere, devlete karşı yükümlülüklerinin yerine getirilmesine gelince ağlamaya başlıyorlar.
Milyon dolarlar kazanan, burnundan kıl aldırmayan, lüks ve şatafat içinde yaşayan, kendilerini dünyanın eşsiz futbolcuları olarak gören ancak Türkiye sınırları dışında esameleri bile okunmayan futbolcular; vergiden muaf olmakta ya da cüzi vergilerle ülkemizde dünyanın cennetini yaşamaktalar. Avrupa’da futbolcular %50’lere varan vergiler öderken ülkemizde asgari ücretli kadar bile vergi ödememekteler.
Bu kadar ayrıcalığa, yatırıma rağmen futbolda yerlerde sürünüyoruz. 2000 yılında Galatasaray’ın almış olduğu UEFA kupası, Millî Takım’ın tesadüfen elde ettiği Avrupa ve dünya üçüncülüğü züğürt tesellisi olarak hepimizi avutmakta… (Tesadüfen dememe kızmayın, devamlılığı olmayan bir şey tesadüftür.) Düşünün Uluslar B ligi denen alt ligden bile bir alt lig olan C ligine düştü Millî Takım… Her iki maçta da yenildiğimiz Macaristan’la bizim Millî Takım’ın piyasa değerini incelediğinizde ortaya çıkan tablo şu: Türkiye 197,40 milyon avro, Macaristan 17.60 milyon avro piyasa değerine sahip… Bizim takımın onda biri bile etmeyen takım her iki maçta da bizimkileri hallaç pamuğu gibi atıyor.
Yine Türkiye’de gündem belirleyen; siyaseti, milleti domine eden ve devasa bütçesi olan kulüpler, Avrupa maçlarında tel tel dökülüyor. Kendilerinin onda biri kadar bile bütçeye sahip olmayan takımlardan fark yiyip kendi ligimize dönüyor.
Bu takımlar için hangi hakla, hangi vicdanla, hangi adaletle vergi muafiyetleri, vergi afları getiriliyor; sayısız ayrıcalıklar tanınıyor.
Bunlara ek olarak devletin yapıp kulüplerin kullanımına sunduğu büyük stadyum ve tesislerin sayısı 150’ye ulaşmak üzere…
Devletin sağladığı imkânlar ve yaptığı yatırımlar dışında yayın gelirleri, futbol üzerine oynanan kumarlardan gelen gelirler vb. gelirlerle devasa bir endüstriye dönüşen futbol için tüyü bitmemiş yetimin hakkından pay ayırmaya ve ayrıcalıklar tanımaya son vermelidir devletimiz.
Sahi futbol kulüplerine aktarılan paralar işsiz, aşsız, kimsesiz insanlara aktarılsa issiz, aşsız, kimsesiz kalır mı?
Kalan olursa futbolcular, devlete vermediği vergilerin bir kısmını bu insanlarımıza aktarsa üzeri de tamamlanmış olur.
Bu mümkün olmayan bir hesap mı sizce?