Fransa, geçmişten bugüne kâfirliğin hakkını vermiş, küfrün karanlığını daha da koyulaştırmak için hiçbir fırsatı kaçırmamıştır. İslam’a ve Müslüman’a düşmanlık etmekte, kin ve nefret kusmakta, zulmetmekte takdire şayan bir istikrar ve başarı göstermiştir.

Fırsatını bulduğunda İslam coğrafyasını kan gölüne çevirmiş, soykırımlar yapmış, İslam ülkelerini sömürmüş ve yüzlerce yıldır mazlum ve mağdur coğrafyaların yeraltı ve yer üstü kaynaklarını sömürerek zenginliğine zenginlik katmıştır.

Sömürgecilik faaliyetleri kapsamında özellikle Afrika‘daki sömürgelerinde büyük insan hakları ihlalleri yapan Fransa‘nın tarihi katliamlar ve soykırımlarla doludur.

Gabon, Senegal, Benin, Tunus, Gine, Burkina Faso, Çad, Kamerun ve Cibuti gibi Afrika ülkelerinde Fransızlar insanları yalnızca öldürmekle kalmadı. Yüzyıllar boyunca halkları Müslüman olan bu ülkelerde insanları zorla Hristiyanlaştırmaya çalıştı. Hristiyanlığa kabul etmeyenleri ya köle olarak kullandı ya da katletti.

Senegal, Fildişi Sahili ve Benin gibi ülkeler Fransa’nın köle ticaret merkezleri olarak kullanıldı

İkinci Dünya Savaşı’nın ardından bağımsızlık mücadelesine girişen Afrika ülkelerindeki ayaklanmalar şiddetle bastırıldı ve 2 milyondan fazla Afrikalı hayatını kaybetti.

Cezayir Bağımsızlık Savaşı’nda 1 milyon 500 bin Cezayirli Fransızlar tarafından katledildi. Tarihin en ağır soykırımlarından biri, daha dün diyeceğimiz kadar yakın bir zamanda Cezayir’de yaşandı.

Yine insanlık tarihin en büyük soykırımlarından 800 bin kişinin öldüğü 1994 Ruanda Soykırımı’nı da bizzat Fransa’nın organize edip katliamı yapan Hutu hükümetine silah ve istihbarat sağladığı biliniyor.

1872-1954 arası 500 binden fazla Vietnamlı yine Fransızlar tarafından katledildi.

Günümüzde de Afrika ülkeleri açlık ve susuzluktan kırılırken bu zengin coğrafyanın altın, elmas, gümüş madenleri gibi zengin yer altı kaynakları Afrika tarafından sömürülmekte ve bu ülkeleri sömürürken de yine bu ülkelerin insanlarını köle olarak kullanmaktadır.

Fransa nüfusunun yaklaşık 8 milyonunu Müslümanlar oluşturuyor. Müslümanların genç nüfus içerisindeki oranı ise yüzde 20’yi geçmiş durumda… Fransa içindeki cami ve mescitlerin sayısı da üç bin civarında…

Hâl böyle olup Müslümanların nüfus içindeki oranı arttıkça Fransa’nın da İslam’a ve Müslümanlara tutumu iyice sertleşti. İslam’a ve Müslümanlara hakaretler, aşağılamalar aldı başını gitti. Müslümanları galeyana getirip terörize etmek için var gücüyle çalışıyorlar.

Önce adını bile anmak istemediğimiz paçavranın rezalet çizimleri, sonra bunların devlet binalarına yansıtılması, Macron denen şarlatanın İslam ve Müslümanlar için alçakça açıklamaları… Hepsi planlı programlı yapılan kâfirlikler…

Peki, İslam dünyasında durum ne? Milletlerin verdiği üç beş cılız tepki… Amerikan ve Batı uşağı Arap liderler ise en sert tepkiyi veren Türkiye’ye karşı Fransa’nın ve diğer kâfirlerin yanında yer alıyorlar.

Ancak ülkemizin yaptığı boykot çağrısından sonra Fransa’dan “Aman yapmayın!..” tarzı açıklamalar… Bizde ise Cumhurbaşkanımız, Fransız mallarına boykot çağrısı yapınca ses bizim mallardan geliyor. Anlaşılan bizim mallar üzerine alındı!.. Yerli malları demedik, Fransız mallarını boykot ediyoruz dedik ama yanlış anladılar sanırım.

Fransa’ya medeniyet, Fransızlar’a insaniyet ihraç edelim; insan olduklarına kani olursak da İslamiyet götürelim!..

Fransa’da ve Fransızlar’da güncelleme şart!.. Fransa’yı içinden çıkamadığı Orta Çağ karanlığından çekip çıkarmalıyız!..