Fatıma’yı vurdular…
Görmedin mi, unuttun mu, sustun mu?..
Es geçtim deme sakın.
İnanıyorsan kendine ihanet etmiş olursun.
Dön de bir hesap sor kendine…
Fatıma Hacici daha 16 yaşındaydı ve tek dileği vardı. Hür ve özgür bir Filistin’de yaşamak…
Kutlu beldeyi kelebekler gibi gezerken birden sırtlanlar sardı etrafını…
Doğu Kudüs’te arkadaşlarıyla birlikte vakit geçirdiği sırada yöneldi ona İsrail’in insanlıktan yoksun kalleş namluları.
Gencecik bir kız çocuğuna silah doğrultacak kadar korkak ve bir o kadar da insanlık onurundan uzak İsrail polisleriydi onlar.
Dertleri işgal ettikleri mis kokulu bahçede vahşice kan dökmekti sadece.
Çiçeklerden uzak dur dediler kelebeğe…
Vatanına ve milletine âşıktı Fatıma…
Filistin için gerekirse çerağların etrafında kanat çırpmaya ve ateşe atılmaya da razıydı belki ama yüzüne doğrultulan silahı tutan elin kahpeliğine şaşırdı ilkin…
Sonra yalnızlığı hissetti iliklerine kadar ve çaresizlik içinde çırpındı kelebek, içine düştüğü pusudan kurtulmak için…
Sırtlanlar ne bilirdi bir nadide kelebeğin havadaki rüzgârı bile incitmeden uçtuğunu…
Namert bir elin parmakları tetiğe gitti ve bir kurşun değil tam 25 kurşun ile vurdular Fatıma’yı can evinden.*
Yere düştü Fatıma elini dudaklarına götürerek…
Pul pul oldu son bakışları ve döküldü Doğu Kudüs’ün ateşine…
Yanıyordu kutlu belde zira…
Yanıyordu âlem-i İslam’ın mahzun kalesi…
Ve artık yanıyordu annesinin biricik kelebeği…
İçine düştüğü ateşte gözleri sanki uçsuz bucaksız bir boşlukta asılı kaldı Fatıma’nın.
Kim bilir belki de Nemrud’un mancınıklardan ateşe attığı Hz. İbrahim (as) gibi gül bahçesine düştü o da…
Sırtlanlar ona yardım etmek isteyen etraftaki Filistinlileri yanına dahi yaklaştırmadı.
Azılı bir katili öldürmüşlerdi sanki.
Yaptıkları canavarlığın utanç vesikası olan fotoğraflar düştü önce internete. Ardından kalbinde zerre miskal vicdan ve merhamet taşıyan hiç kimsenin kabul etmeyeceği/edemeyeceği görüntüler çıktı ortaya.
Yıkılası dünya sessizliğe gömüldü bu vahim tablo karşısında.
Kör, sağır ve dilsiz kesildi dünya…
Cinayetin bahanesi hazırdı çünkü… Düştüğü yere bırakılan bıçakla suçladılar onu… Bıçaklı saldırıya karışmış gibi gösterdiler karıncayı bile incitmemiş olan Fatıma’yı…
Suç makinesine dönen İsrail polisinin işlediği cinayeti meşru göstermek için kullandığı en kolay yöntemdi bu.
Kim inandı bütün dünyayı doyurmaya yeten bu koca yalana?
Aklı başında kimse inanmadı elbette…
Peki kim çekecek bu vebali?..
Kim soracak Fatıma’nın ve inanların kalbine saplanan kurşunların hesabını?..
Belli ki yalan tarlasında İslam âleminin ayaklarının altına mayın döşeyen zulmetin çocukları bir kıyamet bekliyor. Bekledikleri kıyamet yakınlaşsın diye de işgal ettikleri topraklara kan ve gözyaşı ekiyor.
Müslüman coğrafyalarda yaşanan bunca katliamların önüne set olmak için artık Fatıma gibi kelebeklerin yerini son birkaç yüzyıldır kozasından çıkamayan Ümmet-i Muhammed’in alması gerekiyor.
Ümmetin bayrağı düştü yerden (Anadolu toprakları) kalktığında Fatıma ve onun gibi İslam’ın kelebekleri insanlık bahçesinde özgürce yaşayabilecek ve zulüm sona erecek.
Ancak bunun için bir uyanışa ihtiyaç var.
Yüzyıllardır uyutulan/uyuşturulan Ümmetin, mana köklerine erişerek ve yaşanan bunca zulüm karşısında titreyerek kendine gelmesi gerekiyor.
Öyleyse Ey Müslüman! İttihad-ı İslam’ı (İslam Birliği’ni) hayatının en ulvi gayesi ve varılması gereken en öncelikli hedefi haline getirmelisin…
Bunun için Fatıma’nın düştüğü yeri aklından ve gönlünden çıkarma…
Ve sakın Ey Müslüman!
Filistinli Fatıma’yı unutma!..
*Filistinli Fatıma Hacici, Doğu Kudüs’te 5 İsrail polisi tarafından 8 Mayıs 2017’de katledildi.