Filistin, üç semavi dinin kutsal şehri. Müslümanların ilk kıblesi, Mescid-i Aksa’nın bulunduğu topraklar, Peygamberimizin Miraç hadisesini gerçekleştirdiği toprakların adıdır Filistin.

Selahaddin Eyyübi’nin 1187 yılında Kudüs’ü fethetmesiyle huzur, özgürlük, hoşgörü ve barış şehri olan Kudüs ve Filistin, 20. yüzyılın ortalarına kadar farklı inançlara sahip insanların kardeşçe yaşadığı bir belde olarak varlığını sürdürmüştür.

Özellikle Osmanlı Devleti’nin dağılması ile alanı sahipsiz bulan İngilizlerin kurguladığı Filistin’de “Yahudi devleti kurma” senaryosu, 1947-1949 yılları arasında gerçekleşen Arap-İsrail savaşında ve sonrasındaki süreç İsrail devletinin kurulmasının zeminini hazırlamıştır.

1967 yılında “Altı Gün Savaşları” olarak ifade edilen savaşta İsrail, Filistin topraklarını işgal etmeye başlamıştır. Her geçen yıl Filistin’deki Müslüman varlığı; İsrail’in yıldırma, zulüm, toprak satın alma, Yahudi yerleşimcilerin Filistinli Müslümanların topraklarına ve evlerine çökmeleri gibi emperyalist eylemleri neticesinde iyice azalmıştır.

Filistin toprakları neden korunamadı?

Osmanlı Devleti’nin yıkılması sonucunda İslam âleminde siyasal başıboşluk hâli ortaya çıkmıştır. 1. Dünya Savaşı, sadece Osmanlı Devleti’ni parçalamadı, zihinlerde derin ayrışmaların temelini attı. Cetvelle çizilen Arap devletlerinin kurulması ve Baas tipi güdümlü yöneticilerin başa getirilmesiyle İslam medeniyetine ayrılık tohumları atılmış oldu.

Filistin, Müslüman olmasının yanında aynı zamanda Arap coğrafyasıdır. Arap devletlerinin yöneticilerinin Batı hayranlığı ve Batı’nın değerlerini benimsemiş olmaları zaten İngiltere ve İsrail’in istediği bir durumdur.

Hafız Esad, Hüsnü Mübarek, Kral Hüseyin, Faysal ve diğer Arap liderler İslam birliğini önceleyemediler hatta Arap birliğini dahi konuşamadılar. Bu parçalanmışlıkta İngiltere’nin Osmanlı sonrası bölge dizaynının etkisi elbette yadsınamaz.

Namık Kemal’in Hürriyet kasidesinde vurguladığı gibi Osmanlı’nın aslanının nazlı nazlı gezdiği topraklar zulüm köpeklerine kaldı ve acı, gözyaşı artarak devam etti.

İsrail 9 milyonluk bir ülke. İslam coğrafyasının bağrına saplanan zehirli bir hançer gibi durmaktadır. Bu hançer bünyeye her daim zarar vermektedir.

İslam âleminin parçalanmış hâli en az İsrail kadar zarar vermekte Filistin davasına. Filistinli Müslümanlar kendi içlerinde ikiye bölünmüş durumda. Batı Şeria’da Mahmut Abbas, Gazze’de İsmail Haniye yönetiminde farklı iki yönetim var. Bunlar İslam âleminin problemleri.

İsrail çocukları katlediyor

İsrail, Filistin topaklarına ayak bastığından beri kutsal topaklarda yüzler gülmedi, gözyaşı dinmedi. İsrail, şımarık, hukuk tanımaz, zalim tutumlarıyla özelde Gazze’yi genelde Filistin’i açık hava hapishanesine çevirerek bölgenin tamamına sahip olmak istedi. Hatta vadedilmiş topraklar idealiyle Türkiye’nin güneyini de içine alacak “Büyük İsrail” projesini adım adım gerçekleştirmek istiyor.

“Bize ne Filistin’den” söylemleri çok yanlış, sığ ve gerçeklerden bihaber insanların tavrıdır. Filistin bir başlangıçtır. İsrail bölgede her daim çıbanbaşı olmaya devam edecektir. Her şeyden önce çocuklar, kadınlar, masum siviller katledilirken umarsız davranışlar insanlık adına utanç vericidir. Barış isteniyorsa Bağımsız Filistin Devleti kurulmalı ve tüm dünya bu Filistin devletini tanımalıdır.