Vah vah vah…

Ne kadar yazık…

Ne kadar vahim bir durum…

Ne kadar çok insan tutuklanmış…

Ne kadar çok insan işsiz ekmeksiz kalmış…

Ne kadar çok insanın bir sabah uyanınca hayatı alt üst olmuş, öyle mi?…

Koskoca yaşını başını almış onca insanı devletin güvenlik güçleri gelip tutuklayıp içeri atıyormuş…

Bir sürü namazında niyazında insan evinden alınıp kelepçelenmiş…

Hele bir de bir sürü başı örtülü gencecik kızlar var ya, kimisi hem hafızmış üstelik…

Hiçbirinin gözünün yaşına bakılmadan tutuklanıp içeri atılıyormuş…

Hepsinin geleceği karartılıyormuş…

28 Şubat’ta “İslam düşmanı” Ecevit bile bu kadar acımasız değilmiş…

Onlar örtüyü açtığı için Ecevit’in zulmünü yaşamamışlar tabi…

Çocukları arkalarından ağlıyormuş ama polis hiç umursamadan alıp karakola sorguya götürüp devlete ihanetin hesabını soruyormuş…

Günlerce sorgulanıyorlarmış…

Aç susuz…

Sorgulayanlar da yüzlerine tükürüyor, vatan hainisiniz diyorlarmış…

CHP grup salonunda toplanıp Kılıçdaroğlu’na ağlamaya gidiyorlarmış…

CHP Liderinin, devletine kim düşmansa onu sarıp sarmaladığını bilen Fetullahçı Terör Örgütü mensuplarının gözü yaşlı gariban aileleri Kemal Kılıçdaroğlu’ndan merhamet dileniyorlarmış…

Tabi ya, Kemal nerede bir hendekçi terörist var alnından öptüğü için, onları da alınlarından öper diye sırada bekliyorlarmış…

Bir sürü insanın istikbali kararmış…

Bir sürü insan çoluk çocuk mağdur olmuş…

Yaşlı anası tesbih elinde ağlayıp devlete ah ediyormuş…

Çok mağdurlarmış çok, öyle böyle değil…

Hakları gasp ediliyormuş…

Hapishane ortamında sağlıklı yaşam koşulları yokmuş…

Zorla itirafçı olmaları isteniyormuş…

Beş yıldızlı hapishanemiz yok diye nerede bu devlet diye bağırıyorlarmış…

Caninin gülüşüne kurban olan Nazlı Ilıcak, tuh ya yeni anlamış caninin işgalci olduğunu…

Ülkeyi kana boğduğunu…

Hem nereden bileceklermiş, onlar iyi niyetlilermiş sanmış…

Namaz kılan hiç kötü olur muymuş…

Unutmuş Hz. Ali’yi (r.a.) şehit eden zalimin cennete gireceğine inanarak öldüğüne…

Öyle böyle değil ya, akçeli işler ile hiç işleri yokmuş…

Para diye bir derdi olmayan, sadece masum bir hizmet hareketi sanmışlar…

Sanmışlar sanmasına ama nasıl sanmaksa zengin işadamlarının banka hesapları gibi hesapları var bankalarda…

Hesaplarındaki dudak uçuklatan paralar alın teriymiş…

Bir öğretmen maaşı ile yapmışlar servetlerini…

Niye inanmıyoruz ki, okuyup üfleyince para doğuruyor…

Çok mağdur varmış çok…

Doğan ve ajan medya şimdilerde fabrika ayarlarına dönüp timsah gözyaşları içinde acındırma ayinlerine başlamışlar…

Ya tamam da bu kadar da olmaz ki sözü aklama çabası gizemi içinde saklı…

Harbiden ya çok haksızlık ediyor devlet, değil mi?…

Bütün şifreli yazışmalarda terörist örgüte üye oldukları, darbeden haberdar oldukları yazılıyor, ortaya çıkıyor ama söz “ama” diye başlıyor…

Şimdi bu zalimlere acıyanlar, siz acıma duygunuzu israf edebilirsiniz ancak biz asla o mübarek duyguyu israf etmeyeceğiz…

Kinimizi, öfkemizi, nefretimizi, ahımızı asla unutmayacağız…

Bizden alınmak istenilen liderimize, yani Abdülhamid’imize, vatanımıza, sancağımıza yaptığınız zalimliklerin hesabını size sormadan hak yerini bulmaz…

Allah ile aldatan Vatikan’ın hizmetli satılmış ajanları, son beş yıldır PKK ve bütün terör unsurları ile saldırdınız bu aziz ülkeye…

Taksim Meydanı’nda Türk bayrağımızı yakan soysuzları sizler yetiştirdiniz…

Gezi eylemleri ile iç savaşa sokmak için vatanı her şeyi denediniz…

Abdülhamit düşmanı kitlenin şeytan taraftarları…

Türk-Kürt savaşı için iyi yetiştirilmiş ajanlarınız ile her koldan kaosa sürüklediniz cennet vatanımızı…

17-25 Aralık’ta iyi bir film çevirip algıyı iyi yönettik sandınız…

Milletin kasasından milli hazinemizi erittiniz…

Yükselen ülkemize pranga vurmaya çalıştınız…

Kah Amerika’nın, kah Almanya’nın, kah İngiliz’in köpeği olmayı seçtiniz…

Kılcal damarlarımıza kadar sızan zalimin yandaşları, bir şeytanlaşmış lideriniz uğruna, Bizans’ın artıkları ülkenizi işgal etsin de sonu ne olursa olsun dediniz…

Memleket elden gitsin diye ne kadar alçalabildiyseniz o kadar alçaldınız…

Sizin kökünüzü kazımaya yemin etmiş Erdoğan’ı devirmek için şeytanla bile pazarlık ettiniz, şeytana dönüşerek…

Hadi onlara, zalim Fetullahçı Terör Örgütü mensuplarına merhamet edenler, siz edin bakalım…

Hadi onlara dizlerine vurup acıyanlar, acıyın bakalım…

Yazık bir sürü insan tutsak diye gözleri dolanlar, ağlayın bakalım…

Hadi onlar için artık ama diye başlayan cümleler kuranlar, kurun bakalım…

On Beş Temmuz gecesi vatanında kötü bir şeylerin olacağını sezen korkusuz, cengaver yürekli vatan evlatlarının abdestini ve bayrağını alıp evden ailesi ile helalleşip sonra tankın altında ikiye ayrılmış cenazesi ile evine dönenlere hiç acıdı mı o hainler…

Yapma kardeş, sen o şerefli üniformayı kirletme kurban olayım diyen gençlere zırh delici ile karşılık veren soysuzlara olan kinimizi nasıl yeneceğiz…

Elinde dünyanın en şerefli bayrağından başka hiçbir şey taşımayan anneye onlarca kurşun sıkan alçakları nasıl affedeceğiz…

Onların yetim bıraktığı çocukların gözlerindeki o sonsuz acıyı unutup…

Bir ülkeyi devirmeye çalışmış…

Teröre öyle ya da böyle bulaşmış…

İki binden fazla artık yarım insan sayılacak gazimiz…

Yüzlerce şehidimiz varken…

Bir ülkenin maddi ve manevi acıları hala çok tazeyken ve sonsuza kadar taze kalacakken nasıl acırız o soysuzlara, nasıl?…

Yok annesi yaşlıymış…

Yok devlet her şeylerine el koyuyormuş…

Devletten, milleten çalınanlara el koyuyor bu devlet, anlıyor musunuz, ayarları bozuklar…

Peki devletin derdi onların anası mı sanıyorsunuz…

Onların bu ülkeden uçaklar dolusu kaçırdığı milli servetimiz hiç sizin kanınıza dokunmuyor mu?

Bu ülkenin kırk yıl boyunca kaymağını yemiş…

Terörist unsurlara paralar akıtmış…

Milli istihbarat bilgilerini uluslararası ajanlara satmış hainlere acımak acının kalbini acıtmaz mı?

Merhamet etmeyenlere merhamet etmek merhamet israfı olmaz mı?

Dünyanın bin yıldır kökünü kazımak istediği milletimizi devirip vatanımızı Batı’ya peşkeş çekmek isteyenlerin şimdi mağduru oynaması sizi nasıl da etkiliyor öyle…

Bir kurşuna bedenine otuz kurşun sıkılan Ömer Halisdemir’e ve çocuklarına bir bakın, kininiz tazelensin…

Erol Abi’ye, Abdullah Tayyip’e bir bakın hele…

Küçücük bedeni zırh delici ile şehit edilmişleri…

Tankın altında bir beze dönmüş şehitlerimizi…

Ankara’da haftalar sonra kim olduğu belli olan onlarca özel polisimizin acısına bakmadan…

Bir darbeden öte, bir işgal girişiminin müsebbiplerine acımak…

Kanları dahi henüz kurumayan şehitlerimize borçlu olduğumuz bu vatanın üstünde yürümekten utanmamız gerektiği anlamına gelir…

Zalimlere acımak mazluma ihanet etmektir…

Biz bize acımayanlara onların bize ettiği gibi muamele etseydik onların yaşaması bile çoktu…

Lakin hukukun adaleti ile muamele edilecekler…

Er ya da geç dünya ve ahiret bedelini ödeyecekler…

Bu şerefli millete ve vatana ne yaptılarsa görmeden ölmesinler…

Şimdi onlara acıyanlar şunu bir kez daha bilsinler ki biz merhamet israfı yapmayacağız…