Önceki yazımda, insanların olayları ve hikâyeleri kültürel arka planları ile potansiyel ve bilişsel yetenekleri çerçevesinde anladıklarını belirtmiştim. Olayları sadece seyretmek veya haberleri sadece dinlemek, onlardan doğru dersleri çıkarmak için yeterli değildir. Bu yüzden Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:  

“Göklerde ve yerde nice göstergeler var ama (o insanlar) yanlarından geçip giderler de bir kez olsun dönüp bakmazlar!” (Yusuf 12:105).

Keza Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: “Cinlerin ve insanların çoğunu sanki Cehennem odunu olsunlar diye yetiştirdik! Onların da kalpleri vardır ama (gerçeği) kavramazlar; gözleri de vardır ama ilerisini görmezler; kulakları da vardır ama (sözü) dinlemezler. Onlar en’âm (koyun, keçi, sığır ve deve) gibidirler. Aslında daha düşük seviyededirler. Onlar tam bir gaflet içindedirler.” (A’râf 7:179).

Yusuf aleyhisselam kendisine hadiseleri doğru yorumlamayı öğrettiği için Rabbine şükretmektedir. “Ehâdîs” yani olaylar, insanların dilden dile naklettikleri haberlerdir.

“Rabbim (Sahibim)! Bana yönetimden bir pay verdin, olayları doğru yorumlamayı (tevili) öğrettin. Ey göklerin ve yerin yaratıcısı! Bu dünyada da öbür dünyada da benim en yakınım (velim) sensin. Canımı teslim olmuş (Müslüman) olarak al. Beni iyilerin arasına kat.” (Yusuf 12:101).

Çünkü eğer doğru yorumlamayı öğrenemezsek, olayların iç yüzünü ve derin anlamlarını hiçbir zaman kavrayamayız. Bu durumda olaylardan ve tarihten gereken dersi alamayız. Böylece bizden öncekilerin düştüğü hataları tekrarlamak ve ardından onların maruz kaldıkları cezaya çarpılmak zorunda kalırız.

Sosyal, politik ve ekonomik felaketler ve acılar ile doğal afetler (çoğu zaman) insanların düşünce ve davranışlarının sonucudur. Bu durumda, herkes tarafından kesin ve doğru kabul edilen varsayımları sarsmamız, heva putlarımızı devirmemiz, zihinsel fantezilerimizi terk etmemiz gerekmektedir.

Esasında âfetler ve krizler, peşine takılıp gittiğimiz ya da kutsadığımız kavramları, düşünceleri ve ilişkileri yeniden gözden geçirmek için birer fırsattır. Asıl büyük tehlikeler, gereken ibretlerin alınmasında başarısız olunmasından ve gerçek derslerin anlaşılamamasından kaynaklanmaktadır. Zira Allah’ın yasaları asla değişmez.[1] Her yasa ihlalinde ise ceza peşinden geliverir: “Çünkü Sahibin sürekli gözetlemededir.” (Fecr 89:14).

Mazide olup biten olaylara itibar etmenin önemi, bilimin, sonuçların geçerliliğini doğrulamak için tecrübeye dayanmasından kaynaklanır. Ancak, insanların bizzat kendileri üzerindeki tecrübe kolay bir iş değildir. Bu nedenle, ulusların bizden önce yaşamış olduğu tecrübeler, başlarından geçen olaylar ve yazdıkları ya da geride bıraktıkları tarihleri, toplumsal yasaları keşfetmek ve bu yasaları toplumsal ve insani problemleri çözmede kullanmak için gereken zengin bir tecrübeler hazinesine dönüşmektedir.

Bu nedenle, gerçek dersi arayan göz sürekli çalışmalı, değersizi kıymetliden ayırt edebilmeli, işin özünü araştırmaya özen göstermelidir. Belli bir tarihi (mesela atalar ve ecdat tarihini) kutsallaştırılmamalı, başkalarının tarihini ve diğer ulusların tecrübelerini küçümsememelidir.

Malik bin Nebi (Allah rahmet eylesin), yapılan işlere “tertemiz ve kutsal” ya da “kirli ve değersiz” olarak bakmayı eleştirirdi. Çünkü bu mantaliteyle kahraman bir mücadele adamı hain bir uşağa, sadık bir dost yaman bir düşmana, iyi bir mümin zındık bir kâfire kolayca dönüşebilir! Neyin iyi neyin kötü ve neyin yararlı neyin zararlı olduğunu araştırıp bunları birbirinden ayırt ederek tasnif edebilmek meseleyi ciddiyetle ele almayı gerektirir. Bunun için de serinkanlı ve bilinçli bir üsluba, konulara çeşitli yönlerden yaklaşabilme yetisine ve bilimsel bir yönteme ihtiyaç duyar.

İslam dünyasının meselelerini yetmiş yıldır takip etmekteyim. Tecrübelerim ve okumalarım, binlerce yıldan bu yana (dünyada) yaşayan ve insanı kurban olarak sunan insanoğlunun geleceği hakkında bende iyimserbir bakış açısı oluşturdu. Nitekim yolsuzluğu ve kan dökülmesini azaltmada, kölelik dönemini sona erdirmede önemli bir aşama kaydedilmiştir. Ancak yeryüzünde fesat çıkarma ve kan dökme eylemi ne hazindir ki devam etmektedir. Ama benim Kitap’ta, dış dünyada ve iç dünyada Allah’ın âyetlerini görmek için yaptığım okumalar, daha iyi bir dünyaya ulaşabilmemizin mümkün olduğu hususunda beni iyimser kılmıştır. Keza insanoğlunun yeryüzünün halifesi (yöneticisi) olmaya layık olduğu, fesat çıkarma ve kan dökme dönemini geride bırakacağı hususunda iyimserim.

Çeviri: Fethi Güngör

[1] Müellif burada şu âyet-i kerimelere atıf yapmaktadır: “Öncekilere uygulanagelen yasaya bakmazlar mı? Allah’ın yasasında bir değişiklik bulamazsın. Sen Allah’ın yasasının başka yöne yönlendirildiğini da göremezsin.” (Fâtır 35:43. Keza bakınız: Ahzâb 33:62 ve Fetih 48:23).