Suriye’nin Doğu Guta bölgesinde muhaliflerin kontrolündeki son nokta olan 7 kilometrekarelik Duma’da 100 bin insan abluka altında yaşıyor. Siviller, Doğu Guta’nın birçok yerinden güvenli bölgelere tahliye edilirken, Duma’nın da ateşkes ve tahliye süreci kapsamına alınmasını isteyen muhaliflerle Rusya arasında anlaşma sağlanamadı.
Bunun üzerine Esed, Rusya ve İran’ın himayesinde savaş uçaklarıyla Duma’da taş üstünde taş bırakmadı. Bombalardan bodrum katlarına, sığınaklara kaçanları ise helikopterlerden attığı kimyasal bombalarla vurdu.
Yerel kaynakların verdiği bilgilere göre 100’ün üzerinde ölü var. Binlerce sivil de zehirli gazdan etkilendi. Esed ilk defa kimyasal gaz kullanmıyor. İç savaşın başlamasından bu yana kendi halkına bütün dünyanın gözü önünde tam 214 kez kimyasal silah saldırısı düzenledi.
Bu son saldırıdan sonra sığınaklarda annelerin kucağındaki bebelerin, babalarının ellerini sımsıkı tutan çocukların cansız bedenlerinin fotoğrafları tek tek sosyal medyada önümüze düştü. Bir an oradaki erkek çocukların yerine oğlum Ahmet’i, kız çocukların yerine ise kızım Hümayra’yı koydum. Tekrar baktım acının karelerine. İnsan yüreğinin, vicdanının kaldırabileceği görüntüler değil. Dağlara yüklesen un-ufak olur! Belki de bunun için Allah’ın kendilerine teklif ettiği emaneti reddettiler.
Dünyanın herhangi bir yerinde bir masumun ölümüne ses çıkarmadığımızda onunla birlikte hepimiz ölmüş oluyoruz. Çünkü insandan vicdanı alıp çıkardığınızda geriye et ve kemikten başka bir şey kalmıyor. Esed’in zulmüne sessiz kalan, engellemek için şartlarını zorlamayan herkes aynı zamanda bu katliamın dolaylı ortağı oluyor.
Bu vesile ile şunu da açıkça ifade etmekte fayda var. Halkına her türlü ölümü tattıran, aç bırakan, sürgün eden Esed’i “anti emperyalist” bir kahraman olarak göstermek insanlık suçu sayılmalı. Hitler’den aşağı kalır bir tarafı olmayan katil Esed’i utanmadan ülkemizde savunanlar, propagandasını yapanlar da yargı önünde artık hesap vermeli.
ZİLLET ÇUKURUNDA DEBELENEN BİR PRENS
Suud Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Batı’yı memnun etmek adına attığı adımlara her gün bir yenisini ekliyor. Son olarak geçtiğimiz günlerde ABD’nin Suriye’den çekilmesine itiraz ederek, “Washington Şam’ın geleceğinde söz sahibi olmak istiyorsa kalmalı” açıklamasını yaptı. Dahası “Yahudilerin Filistin’de dini ve tarihi hakları var” diyerek İsrail’i tanımanın önünü açtı. O yetmedi yüzlerce üyesi Adeviye meydanında Diktatör Sisi tarafından katledilmesine rağmen eline silah almayan İhvan’ı “Müslümanları aşırılıklara yönlendirmekle” suçlayarak “En büyük tehlike İran değil, İhvan” deme cüretinde bulundu.
Prens Selman ne yapsa da Batı’yı memnun etmeye yetmeyecek. Saplandığı zillet bataklığı şirinlik adına yaptığı her hareket kendisini daha da aşağıya çekecek. Varlığını emperyalizme borçlu olan her lider bir gün sahipleri tarafından acı bir şekilde satılacak. Tarih boyunca bu Sünnetullah değişmedi, değişmeyecek.