Aklım başıma gelip de şöyle bir düşündüğüm zamanlarda erkek neslinin nasıl olup da hâlâ varlığını sürdürmeye devam ettiğine şaşıyorum. Normal şartlarda dinozorlar gibi şimdiye kadar çoktan nesillerimiz tükenmiş olmalıydı.

Hem bu kadar kötü olup hem dünyanın nimetlerinden sonuna kadar faydalanmak kabul edilemez. Eğer ki erkek nesli tüketilemiyorsa da en azından iyice köleleştirelim. Sürekli yüklenelim, kötüleyelim, şeytanlaştıralım. Öyle bir itibarsızlaştıralım ki toplum içine çıkamasınlar. Erkek kişisi, uyandığı her sabah erkek yaratıldığı için pişmanlık yaşasın, tövbe etsin, erkek olmanın getirmiş olduğu suçluluk psikolojisiyle başı önünde gezsin hep…

Allah, dünya için kadın denen bir naif, nazik, şirin mi şirin bir canlı yaratmış. Bu canlı türü, insan olmasa mutlaka melek olurdu. O kadar değerli ki siz ona ne kadar değer atfetseniz, yüceltseniz, pozitif ayrımcılık yapsanız, önüne dünyaları da serseniz ona hak ettiği değeri vermiş olamazsınız. Peki, ne yapmalısınız? Kadın denen canlının değerinin anlaşılabilmesi için erkek denen yaratıkları da iyice kötüleyip, şeytanlaştırıp kadının değerinin hak ettiği noktaya gelmesini sağlamalısınız. Mademki hiçbir övgü, pozitif ayrımcılık kadının hak ettiği değeri görmesi için yeterli değil; erkek denen illetleri itibarsızlaştırabildiğimiz kadar itibarsızlaştıralım ki birini yüceltirken diğerini cücelterek aradaki uçurumu artıralım.

Şiddet kadından gelirse görmezden gelelim, erkek mutlaka hak etmiştir; mümkünse medyada hiç yer vermeyelim. Ancak bir erkek yanılıp şaşıp şiddete başvurursa tüm erkekleri töhmet altında bırakan, aşağılayan, hayvanlarla özdeşleştiren (ayı, kurt, penguen vb.) afişlerle afişe edelim hepsini…

Evlenip boşanmalarda da erkeği peşinen suçlu ilan edip ömür boyu nafaka ödetelim. Ekonomik olarak öyle bir cezalandıralım ki bir daha evlenip yuva kurma şansı olmasın, böylece bir kadının daha başını yakmasına engel olmuş oluruz.

Erkeksiz aile planlamasına çoktan geçmiş olmamız gerekiyordu. Bu konuda çok geç kaldık çok… Bir kadın, erkek denen canavarla neden aynı evde yaşamak zorunda kalsın? Bu konuya pozitif bilim, modern hayat, feminizm manifesto ışığında bir çözüm yolu bulmalıyız.

Kadının uyguladığı psikolojik ve sözlü şiddet, tahkir, tazyik, tezyif hiçbiri bir erkek için hafifletici sebep olmasın hatta bunu düşünüp dile getirmeye çalışanları da anında şiddet yanlısı olmakla suçlayalım ki tanrılaştırdığımız kadın figürünü ola ki haksız çıkaracak argüman kalmasın ellerinde… Kadının beyanı esas olsun, erkeğin yüz şahidi olsa da kadının bir sözünün üstüne söz söylenemesin. Erkeğin itibarı mı zedelenmiş, toplum içine çıkamaz mı olmuş; ailesinden, eşinden, dostundan mı koparılmış umursamadan tüm suçlamalarda anında mahkûm edelim canavar erkekleri ki düştükleri yerden kalkamasınlar. Olur da suçsuz olduğu, iftiraya kurban gittiği anlaşılırsa “pardon” der, dil ucuyla bir özür diler geçeriz. Adamın kaybolan itibarı, incinen onuru, dağılan ailesi çok da önemli değil nasıl olsa…

Bir kaynana türküsü vardı, eskiler hatırlar. Onu da erkeler için şöyle güncelleyip piyasaya sürelim bence:

Erkekleri ne yapmalı?

Kaynar kazana atmalı,

Yandım hanım dedikçe

Altına odun atmalı…