Cumhurbaşkanımızın TEOG’la ilgili açıklamaları ve arkasından MEB’in TEOG’un kaldırılmasıyla ilgili açıklamalarından sonra eğitim tartışmaları yine gündemin önemli başlıklarından biri oldu.
Bizdeki eğitim öğretim öyle bir şey ki bu alanda uzman olmayan, söyleyecek sözü bulunmayan hiç kimse yok. Herkes, eğitimden çok iyi anlıyor. Herkes, eğitim konusunda en iyi fikrin kendisine ait olduğunu düşünüyor.
“Ah şu MEB’i bir yıllığına bana verseler tüm eğitim sorunlarını çözerim!..” diye düşünenlerin haddi hesabı yoktur zannımca.
Herkes eğitimdeki sorunları ve çözüm yollarını çok iyi biliyor ama gelin görün ki düzeltmek için ellerinde imkân yok. Ah o imkân ellerine bir geçse neler yapacaklar, neler!..
Herkes eğitimden bu kadar anlarken, eğitim konusunda uzmanken bir kesim var ki eğitimden zerre miskal anlamıyor; eğitim nedir, nasıl yapılır bilmiyor. Bu kesim eğitimdeki sorunlardan bîhaber, çözüm önerileri hakkında fikir sahibi değil. Bu sebeple eğitimle ilgili bir şey konuşurken de, sistemsel değişiklikler yapılırken de bu kesimin fikirlerine hiç ihtiyaç duyulmaz. Fikirleri sorulmaz da hasbelkader sorulduysa da kale alan bulunmaz.
Daha da ötesi bu kesim olmasa eğitimin sorunları da olmayacak, her şey yolunda tıkır tıkır gidecek ve herkes mutlu olacak!..
Kim mi bu kesim? Amaaannn, bilmeyen mi var? Tabii ki öğretmenler!..
Başarı varsa hiçbir zaman ortak edilmeyen, sorun varsa tek müsebbibi olarak lanse edilen kesim…
Öğrenci başarısızsa sorumlu öğretmendir!..
Öğrenci sorumsuzsa sorun öğretmendir!..
Okulda problem yaşanmışsa sorumlu öğretmendir!..
Üstleriyle sorun yaşasa suçlu öğretmendir!..
Kısacası yolunda gitmeyen her şeyin sorumlusu öğretmendir ama yolunda giden hiçbir şeyde emeği olmayan kişidir.
Kısacası, eğitim sorunu diye bir sorun yoktur; öğretmen sorunu vardır(!)..
Dolayısıyla sorunlu(!) olan bu öğretmenlerin icabına bakarsak eğitim dünyası güllük gülistanlık olacaktır.
Neler yapabiliriz mesela öğretmen sorununu halletmek için?
Öğrenciye değil, öğretmene not ve karne verilsin.
Öğretmen öğrenciye değil, öğrenci öğretmene ödev versin.
Öğrenci başarısız olunca önce öğrenci, sonra sırasıyla veli, müdür, ilçe millî eğitim müdürü, kaymakam, il millî eğitim müdürü, vali, millî eğitim bakanı öğretmenden tek tek hesap sorsun.
Öğretmenliği sadece okulla sınırlı kalmasın, 7/24 öğrenciyle vakit geçirsin öğretmen. Kendi ailesi, çocuğu, eşi, dostu mu dediniz? Ne gerek var canım, yaptığı iş kutsal onlar da olmayıversin!..
Devletten maaş almasın, alacaksa da asgari ücret neyine yetmiyor, zaten aylarca yatıyorlar.
Başı dik gezen öğretmen kalmasın. Öğretmenin ezik olanı makbuldür; başını kaldıranın başını eğdirin, ezin!..
Öğretmeni eğitim sisteminin içinden çekip çıkarsak eğitim sorununu kökten çözeceğiz. Öğrenci rahatlayacak, veli rahatlayacak, idareciler rahatlayacak; sistem rahatlayacak ve sorun kalmayacak!..
Yapmayın Allah aşkına!.. Eğitim sorunlarının olduğu su götürmez ama bunun öğretmen sorunu olarak algılayıp hedefe öğretmeni koyup çözemezsiniz. Eğitimin öznesini itibarsızlaştırmak, rencide etmek, işine odaklanmasını engellemek için bu kadar çaba fazla!..
Öğretmene yüklendiniz; öğretmeni itibarsızlaştırdınız, rencide ettiniz olmadı. Bir de öğretmenin yanında durun, öğretmeni destekleyin, itibarını artırmayı deneyin; belki olur!.. Ne dersiniz?