Asırlar öncesine gidelim... Uzay (1) ilmi gelişmemiş, gökyüzü hakkında hiçbir bilgiye sahip değil insanlık ve tepelerindeki yıldızlı mavi şemsiyeye merakla bakıyorlar... Tepemizdeki gökkubbe nasıl bir şey böyle? Güneş’i var Ay’ı var düşmüyor, yıldızları var dökülmüyor, kendisi üzerimize çullanmıyor.

Meraklar devam ederken, Sümerlerle başlamış gök bilimi, fakat aşağıdan göründüğü kadarıyla yüzeysel bilgiler edinilmiş; Güneş ve Ay tutulması gibi… Sonra Babillerle devam etmiş göğün nasıl bir şey olduğunun araştırılması...

Tanrılarının adıyla yazdıkları En Üma Enlil tabletinde Ay’ın ve Güneş’in tutulması gibi olayları yerden takip etmişler, fakat sır gibi gördükleri, göksandık hakkında yine bir bilgi elde edememişler. Kumaş gibi mi, derin bir şey mi ne?

Sorular devam etmiş haliyle, Ay'ı Güneş'i gökyüzünde kim tutuyor? (Sümerler ve Babiller dönemi gök tanrıları inancı olsa da sorular devam etmiş. Sorular Kur'an ile cevap bulmaya başlamış, Kur'an ile sorular cevaplanmaya devam etmiştir!

Evet, Ay’ı Güneş’i göğe kim taktı, onlar neden düşmüyor?

Bilmezdi insanlık, Şanı Yüce Allah kudret eliyle fizik yasalarını koymuş, o yasalarla tutuyordu milyonlarca galaksileri gökyüzünde. Bilinmiyordu çünkü Şanı Yüce Allah henüz bildirmemiş, zaten hak dinler de (orijinal haliyle) unutulmuştu.

(1) Uzay adı, gök ilmi ilerledikten sonra oluşmuştur. Şöyle de denebilir; uzay, göğün derinliklerinin bulunma halinin adıdır.

***

* Uzay ilminin Kur'an ayetleri ile başladığını hangimiz çevremize anlattık?

* Çok şükür ki, gökyüzü cüzdanlara sığmıyor. Ferit Farjad

***

 UZAY İLMİNE KUR'AN İLE GÖK KAPISI AÇILDI

...Hak din unutulunca fetret dönemi oluşmuştu.(1) Gök konusunda soru dolu olan insanlık, Stephen Hawking'in de söylediği gibi, “Mutlak bir irade var. Çünkü, evrende her şey olması gereken yerde.” akıl uyandıran sözler de duymamıştı.

Evet, gökteki harika düzen, aşağıdan görünmese de, sorular bitmiyordu. Neydi bu gökyüzü? Hiç kimseler bilmiyordu yukarıda neler olduğunu?

O dönemler 1608 yılında Hollandalı gözlükçü de teleskopu icat etmemiş, 1926 yılındaki aygıtlarda bulunmamıştı. 1400 yıl öncesine gelindi. Yine merak konusuydu gök. Biz bugün, “Gökyüzünün de gökyüzü var mı?” diye merak edersek, geçmişteki insanlar da, tabii ki, tepedeki göğü merak ediyordu.

Derken, bütün dünyanın ve bütün “izm”lerin savaş açtığı halde yıkamadıkları “ci” kuvvetiyle Kur'an indiriverdi yeryüzüne. Birçok ayette sonra gökle ilgili bilgiler gelmeye başladı: " ...Gökyüzünde işaretler vardır.” (2) gibi ve “Göğün yedi kat olduğunu söyleyen (El Bakara 33) ayetler de şaşırttı insanlığı.” Demek gök kat kat ha?..

(1) Fetret dönemi: Bir din ile öteki din arasındaki zaman diliminin adı.

(2) Meğer gökyüzünde işaretler varmış ancak, biz ilgilenmemişiz. Bakınız: Enbiya 32

***

* Gök geniş fakat farklı açıdan: “Beyin gökyüzünden daha geniştir.” Emly Dickinson.

* Gökyüzünü araştırmaya bizim kitabımızla başlayacaklar sonra da aynı kitap hakkında nefret algısı oluşturacaklar, bunun neresi insanlıktır?

***

UZAYLA İLGİLİ ALLAH'IN VERDİĞİ İPUCU AYETLERİ DEVRİMDİR

Peygamber aleyhisselamın can feda ashabı alıyor ilk haberi: “Gökyüzü yedi kat. Yedi kat ne demek? Yukarıya doğru kat varsa, bu gök nasıl bir şeydir acaba?”

İnsanlık, özellikle ilim adamları, Kur'an'daki bilgilere merak ve şaşkınlıkla bakmaya ve göğün araştırıla bilinen bir yer olduğunu anlamaya başladılar. (Gelen ayetlere göre, gökteki her şey uzay ayetlerindendir.)

Evet, Allah Şanı Yüce'nin ayetlerle verdiği ipuçlarını değerlendiriyordu ilim adamları.

Yıllar önce Mısır kütüphanelerinin birinde bir kitapta yazdığı söylenen yazıda, uzayın genişliğini bulan astronom Edvin Hubble çığlık atarak salona gelir, “Uzay genişliyor, buldum arkadaşlar.” der…

Pakistanlı bir astronom, “Ben bunu biliyorum, Kur'an’da ayet var.” der (Zariat 47, “Göğü biz kurduk ve onu genişletmekteyiz.” diyor bu ayet.

Şoke olan astronot, “Eğer Kur’an’da böyle bir ayet varsa, bu ayet Kur'an'ın tanrıdan geldiğine delildir.” şeklinde konuşur.

Tabii ki biz dillendirmeyi başaramasak da gök hakkında gelen ayetler ve insanlığa verilen bu bilgiler bilimsel devrimdir ve devrimlerin en büyüğüdür.

Kur’an’da ipuçları, görene göre çoktu ama görene... Göğün ne olduğu bilinmediği zaman gelen ayetler haliyle dünya için ilginçti.

“Gökyüzünü görünmez bir tavan yaptık.” Enbiya 32. Merak edildi bu tavan ve araştırıldı. Nasıl bir tavan olduğu sonrasında bulundu tabii. O tavan, dünyayı zararlı güneş ışınlarından ve meteor taşlarından vb. zararlı maddelerden koruyan, yerden 25 km yukarıdaki atmosfer tabakasıydı bulunan tavan. (Gökte biraz daha dolaşacağız Allah izin verirse gelecek ay…)

***

*Eğer gökte bizden başka canlılar yoksa, dünya bizim sandığımızdan çok daha değerli bir yer. Prof. Dr. Celâl Yeniçeri

* Önceleri gök ilmiyle uğraşan İslam dünyası, tarikatların hayat zikirden ibarettir, gibi, bir algı oluşturmasından sonra, gök bilimine malâyâni işler gibi bakılmış, sonra gök ilmine ilgi azalmıştır. Yani, orta yollu gidin ayeti unutulmuştur, ifratsız gidilememiştir!