Diriliş Postası, ümmetin sesi olmak konusunda bir mevzi midir?
Mevzidir veya mevzi idi!..
Diriliş Postası, Türkiye İslami mücadele tarihinden gelen geleneğe dayanıyor mu?
Dayanıyor veya dayanıyor idi!..
Diriliş Postası, en sahipsiz anlarda Türkiye’de Müslüman Kürtlerin ve Suriye’de İslami direnişin sesi oldu mu?
Oldu veya olmuş idi!..
Diriliş Postası, 28 Şubat’ta darbelenen İslami gençliğin sesi olmak istedi mi?
İstedi veya istiyor idi!..
Diriliş Postası ile gençler sosyal medya büyüsünden kurtulup bayilerde gazete arama heyecanı duydular mı?
Duydular veya duymuşlar idi!..
Diriliş Postası’nın Bartın ve Düzce ile başladığı ve şehir şehir düzenleyeceği “Lafı Uzatmadan Toplantıları”na rağbet ve talep var mı?
Hem de fazlasıyla var veya var idi!..
Peki “Diriliş Postası’nın yazarları” olarak gazete yönetimiyle bugüne kadar ekonomik anlamda yazılı herhangi bir sözleşmemiz oldu mu?
Bildiklerim için söyleyecek olursam, olmadı.
Çünkü Diriliş Postası’na destek vermek, ümmetin maslahatı için çalışmaktı. Bildiklerim için söyleyecek olursam Kur’an’daki “i’sâr” (59/9) kavramı dayanışmamızın belirleyicisi oldu ya da olmuş idi.
Diriliş Postası çıkmadan Selahaddin Eş ağabeyle ziyaret için gittiğimiz gazete idarehanesinde Hakan Albayrak’ın ısrarlı talepleri üzerine, gazete çıktıktan 10 gün sonra ve şartlı olarak yazabileceğimi belirtmiştim.
Şartlarımdan birincisi, en azından 1908’de yayınlanmaya başlayan Sırat-ı Mustakim mecmuası, daha doğrusu İslami hareketlerin ilk süreli yayın organı Urvet’ul Vuska ile ve 1986’da yayınlanmaya başlayan Zaman gazetesinin ilk dönemiyle paralelleşen bir yayın politikası izlenmesiydi.
İkinci şartım, gazete sermayedarının veya sermayedarlarının bu çizgiyle mutabık olmalarıydı.
Üçüncü şartım, İslami kimlik taşımayan ve ıslah hareketleriyle barışık olmayan kişilerin gazetede rol almamasıydı.
Daha sonradan düzeltilen veya terk edilen bazı arızalar ve amatörlükler olsa da, Diriliş Postası’nın yayın çizgisi ıslah ve direniş çizgisine dost ve devrimci camialar tarafından bir olumluya gidiş olarak algılandı.
Diriliş Postası, İttihad-ı İslam stratejisinin takipçisi ve ümmetin sesi olmaktan başka, menfaat ve denge hesapları yapmadı. Yetebildiği kadarıyla tutarlı İslami etkinliklerin kamuoyuna uzanan haber köprüsü oldu.
Ancak gazete yönetiminin bu güzellikleri yanında, reel siyaset takip edilirken, reel politika icraatlarına çok fazla entegre olundu. Amacı tabii ki ideal olanın kazanması, ümmetin maslahatlarıydı. Ama ulusal sistem ve anayasa formunda dizayn edilen reel politikanın dilini, İslami hareketin özgün ve vahiy eksenli dili ile paralelleştirmek çok kolay değildi.
Reel politika içinde yürümek, çamurlu yolda ilerleyip temiz kalmak gibi bir maharet ister. Bazı kere AK Parti renkleriyle “Yandaş Gazete” alt başlığı ile çıkan gazete, reel politikaya yandaşlığını (!) ilan etse de, reel politikanın parti üzerine sıçrayan çamurlarını “romantik” şekilde gündeme getirmesi suyun başında olanları rahatsız etti.
Tabii ki reel politikadaki çamuru eleştirmeye karşı değiliz. Ama çamurun reel politika yolunda niçin ümmet sorunlarının üzerine sıçradığını ve nasıl giderilmesi gerektiğini yeterli bir istişari değerlendirmeye tâbi tutmak gerekliydi. Hatalı bulduğumuz şey, fevri çıkışlardı.
Hakan Albayrak yönetimindeki Diriliş Postası tüm zaaflarına rağmen 1987’den buyana toplumsal sorunlar ve Muhammed ümmetiyle ilgili ıslah, direniş ve İslami ahlak çizgisinde yayın yapan en önemli günlük gazete oldu veya olmuştu.
“Diriliş Postası, İslam davasının günlük gazete alanında en önemli mevzisi midir, mevzisi miydi?” sorusuna tek başıma karar verecek değilim.
İstişareye ehil yazarlarla oturacak birlikte karar vereceğiz.