Köklü bir devlet geleneğimiz var ve haklı olarak bununla övünüyoruz.
Çok zorlu süreçlerden, felaketlerden, büyük sıkıntılardan alnımızın akıyla çıkabiliyoruz hamdolsun!..
Fransa gibi bir ülkede orta ölçekli bir terör saldırısı sonrasında aylarca OHAL ilan ediliyor, ülke aylarca şoktan çıkamıyor. Biz ise sürekli terör saldırılarına maruz kalıyoruz, sayamadığımız kadar terör örgütüyle ve terör destekçisi ülkeyle mücadele ediyoruz.
Yetmiyor, içimizdeki tasmalı hainlerin dışarıdaki sahiplerinin talimatıyla yapmaya çalıştığı darbelerden -15 Temmuz Darbe Girişimi- kurtuluyoruz. Bütün bunlara rağmen normal hayatımıza devam ediyoruz.
İçimizdeki gâvurların post-modern darbe yapıp milletin inancına, değerlerine savaş açtığı ve “Bin yıl sürecek!..” dedikleri 28 Şubat gibi lain süreci on yıl gibi kısa bir sürede neredeyse bitiriyoruz.
Hamdolsun ki fırtınalı günlerde okyanusu geçmeyi başarıyoruz da her şeyin yolunda gittiği, tüm şartların lehimize olduğu zamanlarda küçük su birikintilerinde boğulma tehlikelerine maruz kalıyoruz.
Yaşanan bazı olaylara, maruz kaldığımız bazı olumsuzluklara, devletin müdahale etmekte yetersiz kaldığını düşündüğümüz bazı saçmalıklara baktığımızda isyan etme noktasına geliyoruz.
Neler oluyor, nereye gidiyoruz, bizi kimler yönet/em/iyor, bazı kararları kim alıyor ya da alamıyor?
Suçlular, geçmişin sabıkalıları, millet düşmanları, millet lehine olan konularda seslerini öyle yükseltiyorlar ki hem suçluluklarını unutturuyorlar hem de millet lehine olan uygulamalarda geri adım attırıyorlar.
Tokat’ta bir okula isim verme olayı da tam bir acziyet göstergesi… Okula “Mustafa Sabri Efendi” ismi veriliyor patronu firari ve tescilli FETÖ’cü olan sol görünümlü FETÖ’cü gazete, “Atatürk düşmanının ismi okula verildi!” diye haber yapıyor ve bizim devlet yetkilileri, anında okulun ismini değiştiriyor.
Haberin sorunlu olmasına mı, haberi yapanların kimlik/sizlik/lerine mi, düşünmeden karar alanlara mı, yoksa aldıkları kararın arkasında duramamalarına mı yanalım?
Televizyonlardan güya evlilik programları kalktı… Ama mevcut programlar da en az onlar kadar iğrenç… Milletin değerlerine, inançlarına, ahlakına bilinçli bir saldırı var ve devlet kurumları ve yetkilileri, maalesef ki bu konuda çok pasif ve duyarsız. Ne kadar çarpık ilişki, ahlaksızlık varsa TV programları yoluyla özellikle gündeme getirilip normalleştiriliyor. Bu konuda devletimiz, bu kadar mı çaresiz, bu milleti ve değerlerini bu hükûmet ve devlet korumayacaksa kim koruyacak?
Yine aşırı laik gazetenin, aşırı laik yazarlarından biri ensest ilişki sonrası yakalanınca densizin biri, “Türkiye’de ensest ilişki oranı %40” diye tweeti atıyor. Bu, tamamen olayı normalleştirmek için atılmış bir adımdır. Devlet, bunun hesabını neden sormaz? Böyle bir ahlaksızlığın milletin neredeyse yarısının sorunu olduğunu iddia eden, ya iddiasını somut verilerle ispat etmeli ya da cezasını çekmelidir!..
Yazacak daha çok şey var da yerimiz bitti… Daha sonra bu konulara devam edelim inşallah…
Devletimiz ve devlet yöneticilerimiz, milletimizi ve değerlerini koruma konusunda daha duyarlı olmalı ve milletimize ve değerlerine kastedenlere karşı acımasız olmalıdır!..