Bir davamız vardı insanlık davası…

Zira başkası kavga getirenlerden olandı…

Bir de şiirimiz vardı Allah ile barışık olan…

Her mısrası Allah’a çıkan…

Şehrimize sözümüz, vatana verilecek özümüz vardı…

Ezanda kulağımız…

Yoksulda duamız…

Gariplere koşan ayaklarımızı vardı…

Her şey ne güzel, sade masum olandı…

Dava diye kutsalımız vardı, geri dönüş yolları olmayan…

Dava ki her yolu hakka varan…

Her sokağı hakka çıkan…

Mevsim ne olursa olsun bahar kokan…

Dünyanın kalbinin en çok ağladığı bir zamanda, ümmete sözümüz vardı…

Âlemi ervahta verdiğimiz söz asılı kaldı…

Ruhumuzda kayda geçen her şey yarım kaldı…

Artık bana nasılsın diyecek babam yok diyen, Halepli Ömer’in gözleri kadar ağlayan, kalbimizin içine doğru bin yıllık haykırışımız vardı…

İsrail zalimliğine kurban giden, çağa Meryem kızların yere akan kanına karışan ahlarımız vardı…

Çaresizce dizlerimizi dövenlerden yazılan isimlerimiz vardı…

Dudaklarda şarkımız yarım kalmasın diye, başkalaşanlara benzemeyelim diye, eski kokmaya devam etmeye yemin edişlerimiz vardı…

Dünya kimilerini kuşatmış olsa da…

Gördüklerimiz karşısında içimiz irkilip kan ağlasak da…

Bir yetimin gözlerine karışan gözlerimiz vardı…

Hiç olmaz ise gözlerimiz vicdan azabına su taşıyandı…

Hedefe varılana kadar çekilen çilelerimiz mukaddesti…

Çileleri ganimete çevirenler olsa da…

Ahmet Yasin’i konuşan ah be diye dertlenen gençlerimiz vardı…

Müminler parayla olan sınanmasını kaybetti…

Bi bakıma kayıpların en sızlatıcısı olanıydı…

Kaybetmeyenlerin güzelliğinde kaybolan zamanlarımızda vardı…

Dizleri dibinde büyüdüğümüz abilerimiz, hatta ablalarımız zamana kurban gitmiş…

Göz bebeklerimiz dumura uğraya uğraya…

İbrahim ve İsmail adanmışlığına kurban gideceklerimizde vardı…

Yoldan dönüp vazgeçenlerimizde…

Aramızda davasızlık hastalığına bulaşanlarımız olduysa da…

Dava diye kalbi taşanlarımızda vardı…

Daha çok işimiz olmasına rağmen, işsizlikten kıvranan keyifli olanlar vardı…

Bizden çalınanları geri alma mücadelesinde, yolda neleri kaybedenler oldu neleri…

Kar zarar hesabı öteler işi…

Öteler işine uzak kalmasak bari iyi…

Hira’nın eteklerinde unuttuk davayı diyordu ya bi abi…

Hira’nın eteklerinde bulur muyuz ki kaybettiklerimizi…

Bulur muyuz ezanın gür sesli Bilal’in izlerini…

Sahi kalmış mıdır izler, kutsallarımızı  öğütücülerden geri…

Kopuş ilkin kalbimizden oluyor, sonra kalbimiz başka, biz başka olunca her şey sahte, her şey yalın kalıyor…

İnsan ruhuna uzak kaldıkça, insan bir insana benzememeye başlıyor…

Şimdi nerde kalmıştık sorusunu soracak…

Mukaddes davasını insanlık davası bilecek…

Onu dünyanın merkezine yerleştirip, dünyayı güzelleştirecek özümüze dönmeyi bekliyoruz…

Hicabı yırtılan, vicdanı sızlayan, insafı biten çağa iyilik taşımak için ayağa kalkıyoruz…