Son yıllarda cemaatler ve tarikatlar üzerinden ahkâm kesmeler, bunlar üzerinden Müslümanları ayrıştırma çalışmaları, Müslümanları cemaat ve tarikatlardan soğutmak ve bireyselleştirmek için yapılan karalama kampanyaları son hızla devam ediyor.

Özellikle de vatan haini FETÖ mensuplarının 15 Temmuz darbe girişiminden sonra cemaat ve tarikatlara karşı planlı bir karalama kampanyası yürütülüyor. İnsanların cemaatlere ve tarikatlara bakışında bir güvensizlik oluştu. “Acaba bunların da gizli bir ajandası var mıdır?” düşüncesi ile yaklaşılır oldu cemaat ve tarikatlara…

FETÖ ve türevleri gibi sapık yapılanmaların amacı Müslümanlar arasına güvensizlik tohumu ekmekse oldukça başarılı oldular. Eski güven ortamını, Müslümanların birbirine “acaba” diyerek yaklaşmadığı günleri ne kadar sürede tekrar inşa ederiz bilemiyorum.

Ancak burada cemaatler, tarikatlar ve vakıflarla ilgili de bir eleştiride de bulunmamız lazım. Bu yapıların ekseriyeti de artık eskisi gibi değil. Eskiden cemaat, tarikat ve vakıflar; insan merkezli ve insanı kazanmaya yönelik çalışmalar yapardı. Yoksulları gözetir, onlara kol kanat gererlerdi. Parası pulu olmayan bir öğrenciyi evlerinde, yurtlarında barındırırlar; üstelik bir de burs verirlerdi. Rahat çalışamazlar, çalışırken büyük sıkıntılar yaşarlardı.

Ancak AK Parti iktidara geldikten sonra cemaat, tarikat ve vakıfların önü açıldı; artık çok daha rahat çalışıyorlar, güzel işler yaptıklarında eskisi gibi cezalandırılmıyorlar, tam tersine ödüllendiriliyorlar. Ancak insanlar, akın akın buralar geldikçe bu yapılanmaların hizmet anlayışı değişti; paracı, maddiyatçı ve Allah rızası için değil de paranın rızası için iş yapan kurum ve kuruluşlara döndüler.

Artık bunların çoğu, ihtiyaç sahibi öğrenciyi okutmuyor, öğrenciye burs vermiyor, fakir fukarayı gözetmiyor. Gerekçe olarak da lüks binalarının giderlerini, zarar ettiklerini vb. gösteriyorlar. Sanki kâr amacıyla kurulmuş şirket buralar.

Bunu yaşadığım bir örnekle pekiştirip yazıyı bitireyim: 2002’de üniversiteyi bitirip özel bir eğitim kurumunda çalışmaya başladığımda bir cemaatin yurdunda kalan öğrencilerimiz vardı. Buradaki öğrencilerimizin çoğu o cemaate yurt için para ödemediği gibi cemaat, öğrencileri fazladan bir de dershaneye yolluyor ve parasını da cemaat karşılıyordu. Bize de “Hocam; öğrenci olursa yönlendirin, herhangi bir ücret talebimiz yoktur; yeter ki insanlar Kur’an’ı, dinini, diyanetini öğrensin.” diyorlardı. Öğrenci az olduğu için kıymetliydi ve resmen öğrenci avına çıkıyorlardı. Aynı camianın 2017’de karşılaştığım durumu ise şu: Bir öğrenci var, üniversite okumak istiyor. Erzurum’da bunların yurt+dershane şeklinde hizmet veren bir yerleri var. Öğrenci, aynı zamanda lisede okurken bunların başka bir yurdunda kalmış. Öğrenci oldukça fakir ve kendileri de bunu yakinen biliyor. Öğrenciye beş bin liraya yakın bir fatura çıkarıyorlar. O camianın yurt yetkililerini birkaç defa arayıp bu öğrencinin kendilerinin öğrencisi olduğunu, ücret almamalarını ya da ücreti makul düzeye çekmelerini istedim. Para içinde yüzmelerine rağmen bin dereden su getirdiler ve paranın tamamını çatır çatır aldılar.

Bu camiadaki değişimi nasıl izah edeceğiz? Allah, vakıfları holdinglere çevirenlerden bunun hesabını sormayacak mı?

Bu camialar, bu hâle gelmişken Müslümanlar’ın yüzünün gülmeme sebebini uzaklarda aramaya gerek yok!..