Malum olduğu üzere belli kesimler, 2013 yılındaki bir düğünde çekilen görüntülerden hareketle tarikatlara ve cemaatlere karşı müthiş bir karalama kampanyası başlattı. Tarikatlar ve cemaatleri her kötülüğün yuvası, her şerrin müsebbibi olarak lanse edip algı operasyonlarına hız verdiler.

Aslında yapılmak istenen, tarikatlar ve cemaatler üzerinden İslam’a ve Müslümanlara saldırmaktır ve bunu yapanlar için herhangi bir sebebe de ihtiyaç yoktur. Sebep bulamadıklarında mutlaka bir bahane üretirler. Geçmişte bunları defaatle yaptılar, fırsat buldukları her zaman da yapacaklarından şüphemiz yok.

28 Şubat sürecinde Müslüm Gündüzleri, Ali Kalkancıları, Fadime Şahinleri nasıl piyasaya sürüp Müslümanlara hayatı zindan ettilerse şimdi de fırsatını bulduklarında aynısını yaparlar. Her dönemde fırsat bulunca kullanacak piyonları hazırdır.

Geçmişte bu ülkede Müslümanlara, camilere, Kuran’a, ezana neler yapıldığını bilmeyen yoktur. Dinini öğrenmeye çalışan Müslümanlara her türlü eziyet edildi; koskoca selâtin camileri ahıra, depoya, bara, pavyona çevrildi, satıldı; Kuran yasaklandı, ezan Türkçeleştirildi. Şimdi bunları yapamadıkları için yapabilmenin yollarını arıyorlar, yapabilmelerini sağlayacak yolların taşlarını döşemeye çalışıyorlar.

Şimdi hemen camilerin kapatılmadığını, amacı dışında kullanılmadığını söyleyecekler çıkacaktır. Ancak artık mızrak çuvala sığmıyor, hepsinin belgesi var ve insanlar artık bu konuları rahatça konuşabiliyor. Sadece 1940 ile 1950 arasındaki tek parti (CHP) iktidarında çeşitli bahanelerle bine yakın cami ve mescit kapatılıyor. Birçok cami, minareleri yıkılarak samanlık ya da ahıra dönüştürülüyor.

Bir araya gelen dindar vatandaşlar, camileri satın alarak mülkiyetlerine geçiriyor; işyeri ya da han adı altında kiralayıp kapatılmaktan kurtarıyor. DP iktidarında ise tekrar aslına çevirebiliyorlar.

Çanakkale’de genelev yapılan, Divriği’deki cezaevine dönüştürülüp mihrabına tuvalet yerleştirilen, İstanbul’da CHP ilçe başkanlığı yapılan camiler; Afyon’da yıkılıp yerine çırılçıplak heykel dikilen Paşa Camii… İki cami arasındaki mesafe için 500 m kuralı getiriliyor ve yakın olan camiler ya satılıyor ya yıkılıyor ya da başka bir şeye çevriliyor. Konya’daki Selçuklu eseri Alaaddin Camii, Diyarbakır Ulu Camii bile depo olarak kullanılıyor. Bursa’daki Alacahırka Camii, yıllarca ahır olarak kullanılıyor. Sultanahmet Camii kapatılarak senelerce asker alma dairesi yapılıyor ve askerler yatıp kalkıyor. Eyüp Sultan Camii yıllarca kapalı kalıyor, türbe sular içinde yüzüyor. Ayasofya zaten malum…

Şimdi cemaatler ve tarikatlar üzerinden yapılmaya çalışılan da bugünlere geri dönmenin alt yapısını oluşturmaktır, algı operasyonları bunun için yapılıyor. FETÖ de bahane edilerek tüm cemaatlere, tarikatlara saldırılıyor. Bu defa dindar görünümlü; cemaat, tarikat, tasavvuf düşmanı proje gruplar da onların destekçisi…

Bir camianın, cemaatin yanlış yapması; tüm cemaatleri kötü yapmaz. Bilerek veya bilmeyerek millete düşmanlık yapmayın!..

Elinde iman ölçerle gezen tekfirciler, kâfirlerle aynı şekilde ayırt etmeksizin tüm cemaatlere saldırıyor. Eleştiri farklıdır, hedefe koyup tekfir etmek farklıdır. İyi niyet yok, bunlara da dikkat edilmeli!.

Bu millet için en büyük tehlike, İslam düşmanlarıyla birlik olup tüm cemaatlere ayırt etmeksizin saldıran proje gruplardır. Asıl onlara dikkat edilmeli ve onlar tasfiye edilmelidir…