1977 yılı yapımı Çağrı filminin Türkiye’de gösterilmesi büyük ses getirmişti. Hayatında sinemaya gitmemiş insanlar sinema salonlarını doldurmuş, gözyaşları içinde bu büyük eseri izlemişti. Yanlış hatırlamıyorsam, hafızam beni yanıltmıyorsa ben de 1978 ya da 1979 yılında Erzurum’da seyretmiştim. Çağrı, 90’lı yıllarda özel televizyonlar tarafından en çok seyrettirilen filmdi.

Bu filmi her seyrettiğimizde “Böyle bir film yapamadık” diye hayıflanıp dururuz. Filmin yapılması için Yapımcı-Yönetmen Mustafa Akad da büyük sıkıntılar çekmiş. Büyük engellerle karşılaşmış yılmamış ve sonunda başarmış.

Film Fas’ta ve Libya’da çekildi. Fas çekimleri, Suudiler tarafından engellenince imdada Libya lideri Kaddafi yetişiyor ve film Libya’da tamamlanıyor. Mekke, Medine, Taif, Bedir ve Uhud gibi mekânlar büyük bir titizlikle set olarak kurulmuş. Oyuncular ve kostümler özenle seçilmiş. Özellikle çöl ve savaş sahneleri çok görkemliydi. 70’li yılların sinema tekniğiyle olağanüstü bir eser ortaya çıkmıştı. Bugünkü teknik imkânlar olsaydı Akad görselliği daha yüksek bir iş ortaya çıkarırdı.

Çağrı filmi için Ezher Üniversitesi gibi çeşitli otoritelerin fetvaları da alınmış. Bu fetvalar sonucunda Peygamberimiz (sav) filmde fiziki olarak temsil edilmediği gibi hanımları ve çocuklarıyla ilgili herhangi bir sahne de yok. Hz. Ali’nin de sadece çift uçlu kılıcı Zülfikar’ı görüyoruz.

45 yıl önce çekilmiş film, Mustafa Akad’ın oğlu yapımcı Malik Akad tarafından 4K standartlarında tamir edilerek yeniden gösterime sokuldu. Filmin Atlas Sineması’ndaki galasına Mustafa Akad’ın oğlu yapımcı Malik Akad da katıldı. Malik Bey ile tanışma fırsatı buldum. Burada bulunmaktan çok mutlu olduğunu babasının Halepli, ninesinin ise Suriye sınırı tarafında bir Türk şehrinden olduğunu ifade etti.

177 dakikalık film 15 Nisan’dan itibaren sinemalarda gösterime girecek. Çağrı’yı yeni haliyle sinemada görmenizi tavsiye ederim. Televizyonun küçük ekranlarına sığmayacak bu büyük eseri sinema da seyredince daha dikkatli ve mesajları daha net alma imkânı oluyor. Akad anlatacağı konuları oldukça özenle seçmiş, mesajları net olarak veriyor. Bugün hala insanlığın baş belası olan sorunlara İslâm’ın getirdiği çözümleri hem filmin sahneleriyle hem de diyaloglarla anlatıyor. Yani klasik bir siyer anlatımından ziyade hedef kitle olan çağın insanına odaklanmış. Yaşadığımız ve çözüm aradığımız meseleleri gündemine almış.

Ülkemizde sinema ve televizyon alanında büyük yapımlara imza atılıyor. Çok başarılı, büyük prodüksiyonlu diziler yapılıyor. Ancak manevi eksenli, efradını cami ağyarını mani yani bütüncül yaklaşımlı bir filmimiz olmadı. O nedenle yatıp kalkıp Mustafa Akad’a hatta feci ve zalimce katledilen Kaddafi’ye böyle bir eserin ortaya çıkmasına vesile oldukları için teşekkür ve dua ediyoruz.

Mustafa Akad, yapımcı-yönetmen olarak Çöl Aslanı Ömer Muhtar filmini de yapmıştı. Fetih ve Fatih’le ilgili bir film yapmak üzere İstanbul’a da gelmiş ancak yeterli desteği göremeyince amacını gerçekleştirememişti. Selahattin Eyyûbî ile ilgili bir film yapmak üzere Ürdün’de iken kaldığı otel terör saldırısına uğradı ve kızı ile birlikte hayatını kaybetti. Allah rahmet eylesin. 45 yıl sonra hâlâ Çağrı ayarında bir filmin beklentisi içinde olduğumuzu hatırlatmak isterim.