Şu günlerde sinsice gelen fitneye karşı koymak için acil hatırlatmalarımdır. Uzunluğu okumanıza engel oluyorsa, birkaç maddesini okumanız da yeterlidir.  

Bendeniz Risale-i Nur mektebinde yetişti. Kırmızı kitapları ilk ortaokul sıralarında gördüm. Kırk yılı aşkın okumalarımı şahit göstererek derim ki, Risale-i Nur, gerçekle yüzleşmenin vesayetsiz ve silsilesiz yoludur. Kur’ân kelimeleriyle konuşan asil Türkçe’nin nöbetçisidir. Risale-i Nur okuyan öncelikle Kur’ân’la tanışır, Kur’ân diline aşina olur.“Nur Cemaati” gerçekte, Kur’ân’a talebe olmak için çabalayan, isimsiz ve çerçevesiz bir kalp birlikteliğinin adıdır. Toplumun her kesiminde karşılığı vardır, her insanın yanındadır. Bir cephenin adı değildir; herkesin ekmek su gibi muhtaç olduğu iman davasıdır. Hiçbir kurumun tekelinde değildir. Hiçbir şahsın cebine sığmaz.Said Nursi, vermek isteyenden bile sadaka kabul etmeyen ‘istiğna’ yürüyüşünü başlatmıştır. Sivil bir hareketin mimarıdır. Ne var ki, 28 Şubat darbesiyle, ‘Nur Cemaati’ markası Fethullah Gülen’in zimmetine geçirildi. Said Nursi’nin alın ve akıl teri ile beslediği ‘şakird’ kelimesi Gülenciler eliyle kirletildi. İkiyüzlülüğün adı haline geldi. “Vermek istemeyenden bile zorla alan” mafyanın markası haline geldi Nur Cemaati…

Bir kez daha hatırlayalım Etkili bir fitnenin, çeldirici bir iftiranın içinde bir ‘hak’ parçası olması gerekir. Gülen örgütü, bunu bilerek, toplumun her kesimine mal olmuş Risale-i Nur muhabbetini ‘çekirdek’ olarak kullandı. Risale-i Nur’un dillendirdiği Kur’ân hakikatlerinin saf güzelliğini gönül çelmek ve adam devşirmek için araç yaptı. Bugün sadık Nûr talebelerini Fetullahçılarla karıştırmak, Fetullahçı hain projeye destek vermeye denk gelir; aman dikkat! Bu kısır döngüyü kırma vaktidir.Risale-i Nur, dikkatle okuyanlarının anlayacağı gibi, insanı düştüğü yerden kaldıran, önkoşulsuz ve vesayetsiz bir metindir: Kur’ân’ın insanı inşa eden, hacimce üçte ikisine yakınını oluşturan, anlamca temeli olan Mekkî ayetlerin açılımıyla yürür. Dini sadece muamelat sananların anlayamayacağı öncelikleri vardır. Şeyh-mürid ilişkisiyle yürüyen sözlü irşad geleneğinin yerine, herkesi doğrudan Kur’ân’a eriştiren, yazıya dayalı, doğrudan ve bireysel irşad sistemini koymuştur. Hal böyle iken, “imamlar” üzerinden yürüyen, mutlak itaat kültürünün kutsandığı, alabildiğine hiyerarşik Gülen örgütüyle karıştırılması, en büyük haksızlık olur, acımasız bir iftira olur.Sahte “Nur Cemaati” olarak tasarlanan Gülen Örgütü, Risale-i Nur eksenli duru ve diri yürüyüşü gölgeleme ve tökezletme projesidir. Risale-i Nur’un Kur’ân’a dayanan diriltici üslubuna, Said Nursi’nin tavizsiz ve şanlı yürüyüşüne karşıdan saldırmanın faydası olmayacaktı. Ne yazık ki, bu durumda, işin uzmanlarının çok iyi bildiği biricik etkili yöntem uygulandı. Karşısına değil, yanına geçilerek önü kesilmeye çalışıldı Risale-i Nur’un; çakması icat edildi. Önce Nur Cemaati’nin yanına konuşlandırıldı Gülen Örgütü ve vakti geldiğinde de yerine geçirildi. Gülen’in, süreç içinde, Risale-i Nur’un sembol isimlerine yakın kişileri yanında tutması bu işin ne kadar ustalıkla yapıldığının delilidir. Çok değerli elmasın, cam parçalarıyla karıştırılabilir hale gelmesi, elmasın değer kaybetmesi için tek yoldur.

Risale-i Nur hizmeti, hasbî bir harekettir, hesabî değildir. En büyük projesi, insanın imanla kabre girmesidir. Bu vesileyle, hasbî niyetle kurulan ve kalp ittifakına dayanan tüm cemaatlerin, ‘bilerek ya da bilmeden, Gülen’ın ‘kirli fiziksel başarısı’na özenerek hedefe koyduğu ‘büyüme’ ve ‘güçlenme’ söylemlerini gözden geçirmeleri gerekiyor. Adı üzerinde ‘cemaat’ kelimesi, aynı safta oluşu ifade eder, hiyerarşik değildir. Açık toplumdur; gelene niye geldiği, gidene niye gittiği sorulmaz. Cemaat yapıları kurumlar üzerinden katılaştırılmamalı, katılaştırılmamalı.Risale-i Nur, Kur’ân’a talebe olmanın doğrudan yolu olarak herkese aittir. Eğer Risale-i Nur okuyan bazıları-velev ki ilk göze çarpanlar ve çoğunluk olsunlar- insanları ötekileştiriyorsa, Risale-i Nur’u yanlış okuyorlar demektir. Bu herkesin hemen elinin altındaki Risale-i Nur’u mahkum etmez ve bağlamaz. Eğer Risale-i Nur’u ‘bizim’leştiriyorlarsa, en iyi ihtimalle, bilmeden, Gülen Örgütü’nün yaptığını yapıyorlar demektir. Hem bu kardeşlerimizin hem de bu kardeşlerimizin hatası yüzünden Risale-i Nur’u mahkum eden kardeşlerimizin hatasından dönmesini bekliyoruz.Said Nursi, siyasi olayların çalkantısından asıl önceliğine çağırır müminleri. Çünkü hiçbir ‘amel/eylem’ gerekçesi ‘iman’ olmadıkça ‘salih’ ve ‘sahih’ olamaz. Said Nursi’nin “müsbet hareket’ ilkesini, haklıyı ve haksızı ayırt etmeyecek bir lakaytlık diye yoranların bilmesi gerekir ki, Said Nursi, haksız siyasi oluşumlara karşı tavrını yüksek sesle ve açık olarak ortaya koyar. Nur Talebelerinin bugün milleti kahramanca sokağa çıkaran, tanka ve tüfeğe canıyla karşı koymasını sağlayan imanî cesareti ve şehadet şuurunu besleyen binlerce şehidi vardır. “Onbeş Temmuz”un gecesinde oğullarıyla, kızlarıyla sokağa fırlayan, yakın arkadaşlarını tank altında, acımasız kurşunlara şehit vermiş olan biri olarak söylüyorum ki, hem İşarat’ül İ’caz’da Kur’an inceliğini yazarken hem at sırtında savaşan gönüllü alay komutanı Said Nursi’nin talebesi olmanın hakkını vermeye çalışıyoruz.

Risale-i Nur okumanın Kur’ân’ın hakikatleriyle tanışmak demeye geldiğini bir kez daha, bin kez daha vurgulamak gerekir. Said Nursi, Kur’ân adına yazılan eserlerin, zaman içinde, şeffaflığını kaybedip adeta Kur’ân’ın yerine geçmesinden şikâyetçi olduğu için kaleme alır Risale’yi. Okuyucularım bilsinler ki, tüm yazılarımın altında, beni Kur’ân’la doğrudan tanıştıran Said Nursi’nin emeği vardır. Taassupla değil, içtenlikle söylüyorum ki, Kur’ân adına yazılan ve Kur’ân’ın söndürülmez bir nur olduğunu incelikle ve öncelikle dillendiren Risale-i Nur, esma-yı hüsnaya dayalı bir medeniyet dilidir. Bir diriliş ümididir. Kur’ân ve Peygamber şiiridir. Tam da bu yüzden, Risale-i Nur üzerinde Gülen Örgütü’nce kurulan bu meş’um karartmanın, bu fettan perdelemenin kalkması için, pırıl pırıl, net ve açık, akıcı ve berrak, tarafgirlikten uzakta ve propaganda kokmayan Sözler’le tanışalım. İnanın bana, hiç olmazsa Küçük Sözleri okuduğunuzda, hayatınız değişecek. Küçük Sözler’i geçelim, sadece iki sayfalık Birinci Sözü kavradığınızda, ömrünüzün en hoş kırılmasını yaşayacaksınız. “Bismillah”ı sadece söyleyen olmaktan “Bismillah” olmaya doğru yürüyeceksiniz.