Daha kaç Bosna olacak ümmetin hazin öyküsünün içinde?

Daha kaç Çeçenistan acısı yakacak bağrımızı delice…

Daha kaç Afrikalı milyonlarca çocuk açlıktan öldü ağıtına düşeceğiz çaresizce, kendi içerilerimizde?

Daha kaç işgal edilmiş beldemiz düşecek kayıtlara, kaç zillet böyle?

Daha kaç Halep, kaç Arakan diye kalbimiz bin parçaya bölünecek?

Nereye kadar Myanmar’la yakılan kardeşlerimizin haberleri ile yok olacak insanlığımız acılar içinde…

Niye Müslümanız diye, öldürülüşümüze, eziyet edilişimize, yok edilişimize bu kadar tahammül ediyor koca İslam ümmeti niye?

Şeyh Ahmet Yasin o sözleri söylerken bu ümmete, çerçeveletip asalım, uzun uzun bakalım, sıkça paylaşalım, vicdan azabından kurtulalım diye mi söyledi?

İlk kıblesi kan ağlayan, izzeti çiğnenirken susan ümmete Kudüs kaç kez daha kalbinden ağlasın…

Kaç kez daha Kudüs Ayasofya’ya, Ayasofya Kudüs’e baksın?

Hz. İbrahim’in secde yeri, Hz. İsa peygamberin secde yeri çiğnenen ümmet…

Allah bize ne yapsın?

Niye bekliyoruz ki sıranın bir başka kardeşimize gelmesini mi?

Daha kaç kez bir akşam Gazze bombalanıyor diye çaresizce bekleyeceğiz…

Filistin, Siyonist işgali halinde bir asırdır kan ağlıyor…

Bir asırdır hiçbir şey yapamamak ne demek?

Ya sıra artık Kâbe’mizse…

Ağlamak kâr etseydi Endülüs’ten çıkarken ağlamamız kar ederdi…

Ağlamak yetmez bunca acılı ümmete…

Daha ne kadar dayanacak bu kana bu dünya…

Daha ne kadar sabredeceğiz organları alınan, çalınan, satılan Suriyeli çocuklara…

İnsanlıktan çıktı insan diye yazacak dünya…

İnsan insana benzemekten çıktı diye…

Daha ne kadar kalkmayacağız toplu bir kıyama…

Daha ne kadar dönüşeceğiz suskun ölülere…

Elimiz kalbimizde beklediğimiz Bosna hala özgür değil…

Ekmeğin olmadığı Afrika’ya sokulan silahlar  insanlığın değil…

Ayasofya’dan yüzünü çevirmeyen vahşi batı karşısında, Mekke’n, Medine’n özgür değil…

Her şey bir kıyamımıza bakardı soylu bir kıyamımıza…

Her şey temiz bir niyetle öteler sözümüze Hicret’e bakardı…

Ümmet zilletin dibinde yaşarken ümmeti bir adım öteye taşıyacak âlimlerimizin, hakikatli ayağa kalkışına bakardı…

Oysa ümmetin âlimleri şimdi ne halde…

Sözden bir türlü eyleme geçemeyecekleri ruh içinde…

Siz kürsülerinizde bir birinize yüksek perdeden reddiyelerde bulunurken, ümmet daha da çöküyor dizleri üzerine…

Sizler mezheplerin ayrıntıları içinde savaşırken, Batı kardeşlerinizi avlıyor gözlerinizin önünde…

Sizler kalabalık sohbetler yapıp ümmete bu iyilik yeter sanırken, kâfir kökümüzü kazıma derdinde…

Sohbet ortamlarınızda ümmetin Vahdet’ine zaman ayırmak yerine, ilimlerinizin derecelerini tartıyorsunuz garipçe…

Sizler Müslümanlar arasındaki ayrıntıları dahi, bir çatı altında toplanıp, ilim çerçevesi içinde tahlil edemeyenlere dönüşürken, ölüyor, azalıyor ümmet sessizce…

Düşman ümmeti kuşatırken, sizler şekle takılıp, Müslümanları düşman ilan etmeye devam edin…

Kendi vakıf ve kuruluşlarınızı hayırda değil kavgada yarıştırın ey pek bir ilim sahibi kimseler…

Sakın bir araya gelip ümmet bölük, pörçük olmuş diye büyük kararlar almayın…

Zira ilminiz size bile fayda sağlamıyor…

Zira ilminiz size ümmetin derdini hatırlatmıyor mu?

Çağlara İbrahim yetiştirmek sizden uzağa düşüyorsa, anlamsız kavgalara kurban gittiğiniz için…

Peygamber İslam’a hizmet etmek için hep bir adım öndeydi…

O marufun gereği neyse yapandı, yapılmasının İslami bir emir olduğunu anlatandı…

Dirençse direnç, mücadele ise mücadele…

Ashabın, sahabenin duyduk, işittik, iman ettik Rabbimiz duruşunu kimler aşılayacak bu ümmete, bilmiyor bekliyoruz…

Daha kaç âlemi İslam beldesinin çiğnenen namusu önünde, çatlayacak gibi olan kalplerimizle yaşamaya devam edeceğiz…

İlim sahipleri ziyafet sofralarından kalkamıyor…

Dünya zenginliği karşısında ya oburlaştık ya da korkunç doyumsuzluk hastalığına bulaştık…

Eşyaya, bankaya, dünyalıklara yapışıp kaldık…

Ümmet mi?

İslam’a hizmet etmek mi?

Adaletli bir nizamı getirmek mi?

Her şeyi Allah halletsin sözüne bıraktık…

Kürsülerini bir başka kardeşine isyana zimmetleyen ilim sahipleri, çok vebaliniz var çok…

Ümmetin gençlerine yol gösterecek kimselerin dahi kafası karma karışık…

Oysa Allah’la barışık gençlerin ihyasını yapmak düşerdi sizlere…

İrfanı bol, merhameti bol, adalet duygusu bol ümmeti şekillendirmek düşerdi sizlere…

Ümmetin liderleri Avrupa’nın liderleri hali içinde…

Ayakta kalan tek ülke cihana baş olmuş şanlı Türkiye…

Onu da kuşatmak için durmuyor, durmayacak kefere…

Koca ümmete baş olacak Türkiye’ye hakkı ile sahip çıkmıyor Ortadoğu liderleri nedense?

Artık bir adım öne çıkın Allah için bir adım öne…

Bir ortak sözle, bir ortak bildiri ile dünya üzerinde yaşayan iki milyar Müslüman aynı anda, aynı zamanda bir kıyam ile savaşa, zalime, zulme dur dese…

Ümmetin âlim ve münevverleri öncülüğünde…

Zalim bitene kadar haklı bir direnç gösterse, bir uyanış gelir belki bu miskin halimize…

Kardeşliğin gereğinde uzak yaşıyoruz…

Ümmet olmanın gerekleri var yapmıyoruz…

Müslüman olmanın sorumlulukları var kaçıyoruz…

Kafamıza göre yaşıyoruz…

Ezilen kim olursa olsun zalime dur diyen aksiyonu ruhuna kaftan diye giymiş âlimler, müminler çıksın aramızdan…

Dünya bu kadar adaletsizlik ile yaşayamayacak…

Çocukların ağıtı arşı sarsacak…

Er ya da geç çatlayacak…

İnşallah insanoğlu yaşadığı bu çağın büyük bir kıyamet olduğunu, mahşer kıyameti kopmadan anlar ve kendini düzeltir…